İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

sabah: Karaköylüler´in papaz efendisi

Dedeleri İstanbul’dan Yunanistan’a göçen Pavlos Constantinos Politis, İstanbul’da bir restorasyon atölyesi kurdu. Aynı zamanda bir papaz olan Politis’in en büyük hayali, İstanbul’u dünyanın kültür başkenti yapmak

Adı Pavlos Constantinos Politis. O bir papaz. Dedeleri İstanbul’dan Yunanistan’a göç etmiş bir Rum. Sınır tanımıyor ve kendisi gibi sınır tanımayan restoratörlerin başkanlığını yürütüyor. Bütün dünyayı dolaşıp ikonları, manastırları, tarihten günümüze kalmış ip uçlarını onarıyor, üstelik bu işi yapmak için İstanbul’u merkez olarak seçiyor. Ayın iki haftasını dünyanın çeşitli ülkelerindeki çalışmalara katılarak geçiriyor. Karaköy’deki evine döndüğünde ise mahalle esnafı onu, “Hoş geldin papaz oğlumuz” diye karşılıyor.

SÜREKLİ DÜNYAYI DOLAŞIYOR

Saint Antoine Kilisesi’nin yanındaki tarihi Mısırlı Apartmanı ‘Sınır Tanımayan Restoratörlerin’ merkezleri… Bu büyük dairenin her odasında ayrı bir tarih yatıyor. Restorasyonları ücretsiz yapıyorlar. Bir kısmı için ise uluslararası yardım derneklerinden ek bütçe temin ediyorlar. Bu dairenin bir sanat merkezine dönüşmesi için de çalışmalar yapıyor. Her odasında dünyanın dört bir tarafından sanatçıları davet edip çalışma yapmasını istiyor. İstanbul’un kültürel zenginliğinin böylece dünya sanat tarihine katılacağına inanıyor. İstanbul’da yaşayan 12 restoratör Karaköy’deki büyük bir lojmanda kalıyor. Burası onlar için özel çünkü yılda 30-40 kişilik sanatçı gruplarını ağırlayarak ev sahipliği yapıyorlar.

İSTANBUL GİBİ BİR ŞEHİR YOK

Politis ile Etyopya’dan iner inmez geldiği ofisinde bir ikonu onarırken sohbet ediyoruz. Ertesi gün Özbekistan’a gitmesi gerekiyor. Konuşurken bir yandan da bir ikonun onarımını sürdürüyor. Bu merkezin bir de gediklisi İran kedisi var. Odanın ortasında dolaşıp duruyor. Adı; Aristo.

“Neden İstanbul?” diye soruyorum. “Bütün dünyayı dolaşıyoruz ancak burası gibi bir şehir yok” diye açıklıyor merkez olarak İstiklal Caddesi’nin tam ortasını seçmelerinin nedenlerini. İstanbul’un dünya sanat tarihi içinde hak ettiği noktada olmamasından yakınıyor. “Dünya’da istediğiniz insana sorun, hayallerindeki üç şehiri sıralamalarını isteyin. Mutlaka bu şehirler arasında İstanbul bulunur” diyor.

500 ESERİN ONARIMI YAPILDI

İstanbul’a manevi olarak da bağlı olduğunu söylüyor. Büyük dedelerinin İstanbul’da yaşadığını ve onlardan buralarda bir parçasının olduğunu söylüyor. İsimlerinden birinin Constantinopolis yani İstanbul anlamına geldiğine dikkat çekiyor. İstanbul’un onun için geçici bir heves olmadığının da ısrarla altını çiziyor. “Ben geleceğimi burada kurmak istiyorum. İstanbul’a sanat ve kültür dünyasından çok üst düzey insanlar gelip ilham almalı. Sanatçılar, mimarlar, ressamlar bu şehirden yararlanmalı” diyerek anlatıyor düşünü. Geçen üç yıl içinde Fener Rum Patrikhanesi, Heybeliada Ruhban Okulu ve Gökçeada Kilisesi’ndeki 500 ikon üzerinde çalışma yapmışlar. Daha yapılacak çok işleri olduğuna inanıyor.

Yorumlar kapatıldı.