İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Gila BENMAYOR: Kınalıada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi´ne gidiyor

Gila Benmayor

ESKİ bir adalı olarak Kınalıada halkının, tepesine dikilen televizyon antenleri yüzünden yaşadığı dramı çoktan gündeme getirmeliydim.

Dramın ne olduğunu hemen belirteyim: Kınalıada’da yaz, kış yani sürekli ikamet edenler arasında kalp ve kanserden ölenlerin sayısında müthiş bir patlama var.

İlk anteni 1991 yılında Star dikmiş.

Kısa sürede diğerleri de onu takip etmiş.

Neticede bugün adada, izinsiz inşa edildikleri tespit edilmiş 15 kulede tam 32 adet aktarıcı anten mevcut.

Bilim adamlarının, antenlerin kanseri tetikleyebilecekleri yolundaki uyarıları, küçük bir çocuğun kan kanserinden ölmesi, bir diğerinde beyin tümörü teşhis edilmesinden sonra 1995 yılında Kınalıada halkı harekete geçiyor.

Adanın önde gelenleriyle, yetkili kurumlar arasında o yıldan bu yana yapılan yazışmalar dosya dosya.

İlgili kurumlara gönderilen belgelere bakıyorum…

Kimler yok ki…

Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Orman Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, İstanbul Valiliği, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, İstanbul 3 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Türkiye Radyo ve Televizyon Üst Kurulu,

İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, Adalar Kaymakamlığı, Adalar Belediye Başkanlığı, Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi, TBMM.

Yerleşim birimlerine bu kadar yakın dikilen anten örneği dünyada yok.

Antenlerin nasıl dikildikleri de ayrı bir mesele.

İnşa izni verilmemiş ama Orman Bakanlığı televizyonlardan kira parası alıyor.

Yazışmalardan anladığım kadarıyla kurumlar bugüne kadar topu birbirlerine atmış.

Kınalıadalılar en son temmuz ayı sonlarında ölçüm için İTÜ’ye başvurmuş.

Ölçüm sonuçlarına göre anten diplerinde yaşamak tehlikeli, uzaklaştıkça etki azalıyor.

Ancak İTÜ raporunun gözardı ettiği bir gerçek var: Sürekli adada yaşayanlar antenlerin sürekli etkisi altında.

Öyle bir iki saat, bir ay filan değil…

Bu nokta çok önemli.

Adalılar haklı olarak diyor ki: ‘‘Antenleri kimsenin oturmadığı Sivri ya da Yassıada’ya nakletmek çok mu zor.’’

Söylemeyi unutuyordu, 1995 yılından bu yana, sürekli adada oturanlar arasında kanser ve kalpten ölenlerin sayısı neredeyse 50’yi bulmuş.

Yıllardır başvurularından bir sonuç alamayan Kınalıadalılar bu kez kararlılar.

Güzelleştirme Derneği adı altında toplanıp 12 kişilik bir komite kurulmuş ve bir avukat tutulmuş.

Avukat önce İstanbul ve Ankara’da davalar açacak, daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurup ölenler için tazminat talebinde bulunacak.

Zira ‘‘çevre koşullarının ölüme sebebiyet vermesi’’ insan hakları ihlallerine giriyor.

Bu arada görüşlerine başvurduğum Kanal D Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, frekans kirliliği ortadan kalktığı yani RTÜK frekans tahsis ettiği takdirde antenlerin adadan kaldırılabileceğini söyledi.

Elimdeki belgeye göre, RTÜK, ta 1998 yılında Kınalıadalılara cevaben yazdığı mektupta frekans tahsis çalışmalarının devam ettiğini yazmış.

O gündür bugündür devam ediyor ki bir ses yok…

Yorumlar kapatıldı.