İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

radikal: Murat Çelikkan: Akrabalık duygusu

Birleşmiş Milletler Teşkilatı, yıllar önce Viyana’da bir İnsan Hakları Genel Kurulu yaptı.

Bu genel kurulda alınacak kararları etkilemek için binlerce sivil toplum temsilcisi de aynı yerde paralel bir dizi toplantı yapıyordu. Sivillerin amaçlarından biri, genel kurulu yerli halk (indigenous people) konusunda alacağı bir kararda etkilemekti. Sivil toplum örgütleri ‘halk’ yerine ‘halklar/peoples’ denmesini istiyordu, çünkü bu küçücük çoğul eki, çok geniş bir mücadele alanının yasallaşması anlamına geliyordu. Bunun için bir eylem tasarlandı. Hepimiz ‘halklar’ yazılı küçük pankartlar hazırladık ve dinleyici olarak genel kurul salonuna girdik. Tartışmanın bir aşamasında ayağa kalkıp pankartlarımızı açtık ve salonu terk etmeyi reddettik. Eylem arkadaşlarım iki rahibe, öteki yanda bir yerli, önümde siyah bir genç, bazı Avrupalı, İsrailli ve Filistinli örgüt temsilcileriydi. Çok heyecanlanmıştık, çünkü çok farklı bir kalabalıktık ve aynı şeyi istiyorduk. Dünyanın dört bir yanında sizin gibi insanlar olduğunu ve bunun büyük bir akrabalık bağı olduğunu hissettiğim anlardan biriydi. Bu duyguyu bir kez daha 12-14 Temmuz arası süren bir festivalde tattım. Antakya’nın Samandağ ilçesinde yapılan Temmuz Festivali’nde.

Samandağ mucizesi

Samandağ Kalkındırma Derneği, birkaç yıldır sadece sivil toplum örgütleri ve esnafın katkısıyla bir festival yapıyor. Burası, çoğu Alevi Arap kökenli Türkiye vatandaşlarının oluşturduğu bir yer. Yaklaşık 3 bin kişilik bir Hıristiyan nüfus da var. Ayrıca Türkiye’nin tek Ermeni köyü de, ünlü Musa Dağı’nın tepesinde bu ilçede. Bir masa etrafında Şükran, Mari, Hıdır, İsmail, George, Dikran bir aradayız. Hepsi festivale katkıda bulunuyor, belediye hariç. Festival kapsamındaki satranç turnuvasına 100 kişi katılmış. Ayrıca insan hakları, basın özgürlüğü, kadın sorunları, Ortadoğu’daki son gelişmeler, eğitim sorunları başlıklı sohbet toplantıları yapılıyor. Geceleri yaklaşık 10 bin kişinin katıldığı müzik dinletileri var. Konserler öncesinde şiir dinletileri ve dia gösterileri de yapılıyor. Yörenin solan sesleri ‘müvvel’ dinletilerinin tadına doyulmuyor. Bu, Türkçede ‘maval okuma’ deyimine esas teşkil eden bir tür Arap gazeli. Kadınlar ön planda. Gerek oldukça aydın bir topluluk
olması, gerekse yöre erkeklerinin ağırlıkla Ortadoğu olmak üzere yurtdışına çalışmaya gitmesi bu sonucu doğurmuş. Bu çokkültürlü ortamı göz önünde bulundurarak festivallerini temmuzda yapmayı düşünmüşler. Çünkü temmuz ayı çoktanrılı dinler döneminde hasadın yapıldığı ve sonraki hasat döneminin bereketli geçmesi için ‘Bereket Tanrısı Temmuz’ için şenliklerin yapıldığı bir ay. 14 Temmuz, Rumi takvime göre temmuz ayının başlangıcı. Ancak bu seçim bile yöre idarecilerinin tepkisine neden olmuş. 14 Temmuz’un bir dönem yörede hâkim olmuş Fransızların 14 Temmuz Bastille Ayaklanması şenliklerine gönderme olabileceğini düşünenler var. Yani Samandağlılar da ‘dış mihrak etkisi’ suçlamasından kurtulamamış. Bir türlü kurtulamadığımız bu ‘milli paranoya’ Hatay’da da geçerli.

Yorumlar kapatıldı.