İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

radikal: Gündüz Aktan: `Soykırım´ olsa ne olur?

Amerikan Kongresi, Ermeni olaylarını soykırım olarak tanırsa felaket mi olur?

Hukuka göre soykırım bir suçtur. Suçu hukuk tanımlar.

Sözleşmeye göre bir olayın soykırım olup olmadığına yetkili mahkemeler karar verir. Yasama organları yargı yetkisine sahip değildir. Bu konuda aldıkları kararların hukuki etkisi yoktur.
Fransız parlamentosunun bir yargı kararı olmadan geçirdiği ‘Ermeni soykırımı yasası’nın bir etkisinin görülmemesinin nedeni de budur.

Bu konuda Kongre’nin alacağı bir karar birçok açıdan zaten sakatlanmış durumda. Türk-Amerikan ilişkilerinin Irak savaşı dolayısıyla girdiği sarsıntı sürecinde alınmış bir karar, kaçınılmaz olarak, tepkisel bir nitelik taşımakla malul. Tezkere çıkmış ve Amerikan ordusu Türkiye üzerinden Irak’a geçmiş olsaydı, Kongre’nin herhangi bir girişimi olur muydu? Dünyanın bu en büyük suçuna ilişkin bir karar siyasi konjonktüre böylesine bağlıysa, doğruluğuna kim inanır?

Bazı Amerikan sigorta şirketlerinin Ermeni olayları öncesinde birkaç bin Ermeni’nin hayat sigortasını yaptığı; olaylardan sonra talep olmadığından tazminat ödemediği; bunların 7-8 bin civarında olduğu sanılan vârislerinin şimdi şirketlere başvurduğu duyulmuştu. Kongre’nin bir kararı ödemeler için hukuki mesnet oluşturur mu, yoksa ayrıca bir yasaya gerek var mı, belli değil. Amerika; İsviçre merkez bankası, bankaları ve hükümetini, 2. Dünya Savaşı sırasındaki bazı uygulamalarından dolayı, Yahudilere ciddi meblağlar ödemek zorunda bırakmıştı. Ancak Holokost konusunda Nuremberg Mahkemesi’nin kararı olduğundan bu hukuken mümkündü. Ermeni olayları konusundaysa yargı kararı yok. Amerikan milli mahkemelerinin kendilerini yetkili mahkeme yerine koyarak soykırım kararı almaları hukuken mümkün görünmüyor.

Son 3-4 yıl zarfında Ermeni olayları konusunda ülke içinde ve dışında çok sayıda araştırma yapıldı ve toplantı düzenlendi. Bir ‘Türk-Ermeni Barışma Komisyonu’ kuruldu ve konu, kısmen de olsa, burada tartışıldı. Dış dünyaya yeterince duyurulamamış olmakla birlikte, Türk tarafının tezlerinin gücü giderek iyi anlaşıldı. 1. Dünya Savaşı sonunda işgalci güç olan ve ‘sanıkları’ Malta’ya taşıyarak sorunu kendi mahkemelerinde yargılamayı deneyen, ama delilsizlikten bunu yapamayan İngiltere’nin ülkemizdeki büyükelçiliği, yayımladığı iki bildiride İngiliz hükümetinin olayları soykırım saymadığını açıkladı. Holokost’a uğrayan Yahudi halkının mümtaz bir temsilcisi, Shimon Peres, ve İsrail hükümeti, olayları soykırım olarak görmediklerini, bir kısmı Yerevan’da olmak üzere açıkladılar. İsveç Parlamentosu kabul ettiği Ermeni soykırım kararını, bir yıl sonra, hukuki gerekçelerle geri çekti.

Buna mukabil Avrupa Parlamentosu’nun 1987 yılında aldığı soykırım kararı yeni kararlarla teyit edildi. Ancak AP’nin amacının Ermeni soykırımını kabulden ziyade, üyeliğimize karşı bir araç olarak elinde tutmak olduğu biliniyor.

Bir grubun yok edilmesi olan bu suçun anti-semitizm gibi ırkçı nefretin sonucu olduğu malum. Oysa Türklerde Ermenilere karşı ırkçı nefret hiç olmadı. Bağımsızlık gibi bir siyasi amaç için yapılan mücadelede her iki tarafın işleyebileceği suçlar soykırım sayılmıyor. Kaldı ki tüm arşivler Osmanlı’da Ermenileri yok etme kastı bulunmadığını açıkça gösteriyor.

Ancak kültürlerinde ırkçı nefret bulunan bazı Batı ülkeleri, bu olgunun etkisini sulandırmak için, Türkiye dahil birçok ülkede soykırım olduğunu ileri sürüyorlar.

2000 Eylülü’nde katıldığım Amerikan Kongresi’ndeki bir ‘hearing’de bir temsilci Kızılderililere kendi yaptıklarının da soykırım olduğunu söyledi. Herhalde şimdi bu unutuluyor. Yoksa Amerika’nın Ermeni soykırımı tasarılarını ikide bir gündeme getirmesinin bir nedeni de ‘American Holocaust’ denen bu faciayı ‘banalize’ etmek mi?

Soykırım iddiasında bulunan Ermenistan’ı veya soykırımı kabul eden herhangi bir ülkeyi uluslararası yargıya davet edip sorunu orada çözebiliriz. Ermenilerin bundan şiddetle kaçtığını biliyoruz. Çünkü yargıda fazla şansları olmadığının farkındalar.

Bir de biz farkına varsak.

Yorumlar kapatıldı.