İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İsmet Berkan: Dersimiz kompozisyon – radikal

İsmet Berkan

Bundan 12 yıl önceydi. Sabah işyerine girdiğimde, aynı odayı paylaştığım iki arkadaşımın camdan dışarıyı seyrettiğini gördüm. Bir şeye bakıyorlardı ve gördükleri şeyden de memnun değillerdi belli ki.

Ben de geldim cam kenarına. Dışarıda pis bir sulu kar yağıyordu, hava hayli soğuktu. İşyerinin tam karşısındaki Ermeni Lisesi’nin bahçesi, hepsi de eşofman giymiş küçük çocuklarla doluydu.

O soğukta hepsi sıraya girmişler, eşofmanları içinde titreşerek esas duruşta bekliyorlardı.

Biraz sonra başlarındaki öğretmenleri onları askeri düzende uygun adım yürütmeye başladı. Ayakları yere vurdukça sular sıçrıyordu. Sulu kar yağmaya devam ediyordu.

Biz camdan bu dehşet verici manzarayı seyrederken Ermeni Lisesi’nin biraz sadist ruhlu olduğu anlaşılan beden eğitimi öğretmeni sulu kar altında devam eden işkenceye yeni bir boyut ekledi. Bahçedeki çocuklar ansızın, “Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa…” diye türkü söylemeye başladılar.

Bu İstanbul’un göbeğinde, Harbiye’de yaşanmakta olan Nazi toplama kampı manzarasını daha fazla izlemeyi yüreğim kaldırmadı.

* * *

Türkiye kadar hem Batı dünyasının bir parçası olduğunu iddia edip hem de kendi vatandaşı olan azınlıklara bu kadar eziyet eden bir başka ülke var mıdır?

Evet, bir dönem Yunanistan Batı Trakya’daki Türk azınlığa benzer eziyetleri yapıyordu ama sonunda onlar bile vazgeçtiler, bugün Batı Trakya’da durum 10 yıl önceye göre çok farklı.

Ama bizde, azınlık vakıfları hâlâ sahibi oldukları gayrimenkulleri çıkan yasalara rağmen alamıyorlar. Daha geçen hafta, ‘en AB’ci başbakan’ Tayyip Erdoğan’ın Milli Güvenlik Kurulu’ndan gelen bir öneriyi aynen genelgeye çevirip Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne gönderdiğini Radikal ortaya çıkardı. Genelgede Başbakan, memurlarından kendi partisinin oylarıyla Meclis’ten geçen bir kanuna uyulmamasını tavsiye ediyor, “Başvuruları oyalayın” diyordu.

* * *

Geçen hafta bir başka genelge daha ortaya çıktı. Bu da, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yurt çapında bütün okullara gönderdiği ve ‘Sözde Ermeni soykırımı’nın kompozisyon derslerinde ele alınmasını isteyen bir genelgeydi. İlginçtir aynı genelge Ermeni liselerine de gelmişti. Yani, azınlık okullarında okuyan öğrencilerden zaten başında ‘sözde’ sıfatı bulunan bir ‘soykırım’ın aslında hiç olmadığını kanıtlayan kompozisyonlar yazmaları isteniyordu. Milli Eğitim Bakanı bu uygulamayı çıkıp savundu bir de…

Tarihçilerin onyıllardır tartıştığı, Türk devletinin bütün imkânlarını seferber ettiği halde dünyaya derdini anlatamadığı bir konuda öğrencilerin bir sayfalık kompozisyon ödevinde bu meseleyi çözmesi bekleniyordu.

Üstelik karşı görüşe de gerek yoktu, çünkü ‘soykırım’ zaten ‘sözde’ idi. Madem ‘sözde’ neden bu konuya bu kadar kafayı takıyoruz, anlamaya imkân yok.

* * *

Ben genelgenin Ermeni okullarına gönderilmesine karşı değilim. Ben genelgenin tamamına karşıyım. Yani, bu genelge sadece Türk okullarına gönderilseydi Ermeni vatandaşlarımız incinmemiş mi olacaktı? Bu ülkede hiç Ermeni yaşamasa bile böyle bir kompozisyonun okullara emredilmesi dünyanın bir yerindeki insanları incitir.

Okullar ve dersler, düşmanlıkları körüklemek, kan davalarını sürdürmek için değil, dostluğu, kardeşliği öne çıkarmak için vardır.

Ders kitaplarımızdaki düşmanca, ırkçılık kokan iddiaları temizlemeye çalışmak yerine bu iddiaları kompozisyon derslerine taşımak ne derece doğru acaba?

Yorumlar kapatıldı.