İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Cumhuriyetten bu yana milletvekilliğimiz

‘Seçme’ ve ‘seçilme’ hakkı, bir ülke vatandaşları için, temel haklardan biridir. Birincisini seçimlerde mührü basarak kullanabiliyoruz. Kısa süre önce bunu yaptık. Siyasi düşüncelerimizle, beklentilerimizle örtüşen bir partiye mührü bastık. Ama, ikincisini, yani seçilme hakkını kullanmak pek kolay değil. Hele bizim için hiç kolay değil.

Cumhuriyetten bu yana bizden kimler TBMM’ne gitmiş. Şöyle bir göz atalım: İlk milletvekilimiz Berç Kersteciyan’ olmuş. Keresteciyan, Mustafa Kemal’e Samsun’a çıkışından önce Bandırma gemisine suikast yapılacağını bildirmişti. İstiklal Savaşında büyük yararlıkları olmuş, sıhhi malzeme adı altında Marmara’nın karşı tarafına, sandallarla silah ve mühimmat sevk etmiş, Kızılay’ın kurucularından olmuş, uzun yıllar ikinci başkanlığını yapmıştı. 1934’te Atatürk’ün kontenjanından Afyon milletvekili olarak meclise giren Berç Keresteciyan’ın Soyadı Atatürk tarafından Türker olarak değiştirilmişti. Atatürk’ün ölümünden sonraki 1939 seçimlerinde tekrar seçilmiş 1942’ye kadar görev yapmıştı.

1940’lı yıllar, 1950’ye kadar, bir Ermeni’nin milletvekili olabileceği yıllar değildi. O yıllarda, milletvekili olup meclise girmeyi bir yana bırakalım, Türkiye’de Ermeni asıllı vatandaş olmak bile zor bir yaşam tarzıydı.

1950’de tek parti dönemi sona ermiş Demokrat Parti iktidara gelmişti. Dr. Andre Vahram DP’den milletvekilimizdi. 1950-1954 yılarında görev yaptı. 1954 de Dr. Zakar Tarver, 1957 de Mıgırdiç Sellefyan milletvekilimiz oldular. İkisinin de görevleri, tüm Demokrat Parti milletvekilleriyle beraber 1960 İhtilaliyle Yassıada’da, sona erdi.

1960 İhtilalinden sonra oluşan Kurucu Meclis’te üç azınlık toplumunun da temsilcisi vardı. Bizleri, Esayan Müdirelerinden Hermine Kalustyan temsil ediyordu.

1960 Anayasasıyla TBMM’nin yanında Senato da vardı. Senatörler iki yılda bir dönüşümlü seçilirlerdi. 1962 yılında Berç Turan Adalet Partisinden senatörümüz olmuştu.

Aradan 40 yıl geçti. Aday adaylarımız oldu, adaylarımız oldu. Ancak, seçilebilen bir adayımız olmadı. 40 yıldır bizim de meclisimiz dediğimiz TBMM’de Ermeni asıllı bir milletvekilimiz olmadı. Bundan önceki, son üç seçim döneminde, (1991, 1995, 1999) seçim sonrasında iktidar olan partilerden adaylarımıza şans tanınmadı.

Her seçim öncesinde siyasiler, adaylar Patrikhanemizi, kurumlarımızı, basınımızı ziyaret ederler. Sağ olsunlar nezaket gösterirler. Yerine getirilmezse de sorunlarımızı dinlerler. Bizim de bu ülkenin vatandaşı olduğunuzu, ‘seçme’ hakkımızın olduğunu bize hatırlatırlar. Hatırlatırlar da seçme hakkımızın yanında bir de ‘seçilme’ hakkımız olduğunu kimse hatırlamaz, hatırlatmaz.

Nedeni mi? Ermenilere dönük resmi politikanın siyasi partilere yansımasından olabilir mi? Öyle ya, resmi politikanın gözünde sakıncalıysak, güvenilmeyen unsurlarsak; böyle düşünebilirim.

Bizlerin yeteri kadar politikanın içinde olmayışımızdan mı? Oy potansiyelimizin önemsenmeyişinden mı?

Sağdan, sola partilerimizin o tabuyu yıkmayışlarının nedeni başka ne olabilir dersiniz?

Yorumlar kapatıldı.