İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Müslüm Karabacak: Elin harıl harıl çalışırken biz horul horul uyuyamayız

Akçaabat’ın bir köyündeyiz.

Saat gecenin 10’u.

Cami altında bir çay ocağında sohbet ediyoruz.

Allah hocamdan razı olsun.

Bu kadroyu, her konuda yetiştirdi.

İktisadi yönden yetiştirdi.

O’nun tezlerini ve ekonomik görüşlerini özümseyen bir insan, şu ekran maymunu bazı ekonomistlere taş çıkartır vallahi. Millî duruşunu kavramış biri, bu konuda da saatlerce ve içi dolu konuşabilir.

Ve dinî konular.

Bu kadrodaki her arkadaş din konusunda (fetva ayrı bir şey), dinin sosyal hayattaki yeri ve önemi, dinî hayatı kuşatan tehlikeler alınacak tedbirler konusunda rahatlıkla konuşabilir. Çünkü bu kadro, 1983’den beri insanımızla beraberdir. Konuşuyor, sohbet ediyor, gerektiği yerde makul ölçüde tartışıyor.

İşte o akşam o köyde siyasî, sosyal, kültürel ve dinî, her konuda konuştuk.

Hayri Baş kardeşim, izlerken, dinlerken, ses tonuna, mimiğine jestine kadar sanki Prof. Dr. Haydar Baş. Ve en önemli benzer yanı ise konuşurken sergilediği kararlı tutum. Ne de olsa Haydar Baş beyin oğlu. Bazı yeni yetme siyasilerin, başta Cem Uzan olmak üzere Prof. Dr. Haydar Baş’ı taklit etmeye çalıştığı bir zamanda oğlu bu hakka en fazla layık olan kişi.

Sohbet koyulaşıyor. Ekonomik felaketin içine bilinçli düşürülmüş olsa da, insanımızda dinî hassasiyet kaybolmuş değil. Ben dinlerarası diyalog adı altında bu milletin Hıristiyanlaştırılmaya çalışıldığını, Trabzon’daki Santa Maria Kilisesi’nde binlerce gencin vaftiz edildiği, çok dikkatli olmamız gerektiğini söyledim. İmam söze girdi:

Geçen ay bu köye bir adam geldi.

Bir başak köylü araya girdi:

Bir değil dört kişiydiler.

O ayrı demiş imam.

Bu gelen kişi tanıdık değildi. İlk kez bu köye gelmiş. Hayat hikayesini anlattı bize. Çok zor bir hayat geçirdiğini… Büyük bir bunalım dönemi geçirdiğini, son çare kiliseye sığındığını, kilisenin kendisine sahip çıktığını anlatmış.

İmam devam ediyor:

Bu kişi, İstanbul Ermeni Patriği Mutafyan’dan başta tefsir olmak üzere, Kur’an ilimleri ve ilmihal bilgileri öğrendiğini köylülere anlatmış.

Ve imam kendinden gayet emin şu sözü söylüyor:

Ermeni patriğinin Müslüman olduğunu duydunuz mu?

Ve başlıyoruz bunun imkansızlığını izaha.

Fazla ısrar etmese de, bir insanın, bir papazın aslında Müslüman olduğunu, ama bunu gizlediğini, kilisesinde tefsir dersi verdiğini düşünebilmesi ne vahim bir durum.

Diğer köylü sözü aldı:

Köye dört garip adam geldi geçen ay. Saçları bellerine kadar sarkmış bu acayip kılıklı adamlara köy öğretmeni rehberlik etmiş.

Köyün coğrafi konumundan çok eskiden kilise olan yerleri incelemişler.

En fazla da şu anda harabe olan kilisenin yerini incelemişler.

Birileri adım adım geziyor köylerimizi.

Rum/Pontus ruhunu canlandırmak için harıl harıl çalışıyor elin oğlu.

Şunu dedim orada bulunanlara:

Şimdi anladınız mı Prof. Dr. Haydar Baş’ın niye siyasete atıldığını.

Anladık dediler.

Anladık,

Anladık.

Yorumlar kapatıldı.