İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hürriyet: Beyoğlu’nun Pera olarak tarihi

NUR AKIN’ın 19.Yüzyılın İkinci Yarısında GALATA VE PERA adlı araştırmasının başındaki Giriş’te kitabın içeriği açıklanıyor:

‘‘Bilindiği gibi İstanbul, neredeyse kuruluşundan bu yana, çok sayıda dil inanç ve etnik çeşitlilik sergileyen insanın gelip geçtiği, yerleştiği hatta kuşaklar boyu yaşadığı bir dünya kentidir.

İstanbul’u İstanbul yapan bu çoğulcu ortamda Rum, Ermeni ve Musevi topluluklarıyla Levantenler, Osmanlı İmparatorluğu’nun özellikle Batı’yla sıkı ilişkiler içinde olduğu 19. yüzyılda kent içinde yoğunlaştıkları Fener, Kumkapı, Balat-Galata-Pera gibi belirli bölgelerde ilginç yaşam biçimleri ve çevreler yaratmışlardır.

Bu bölgeler arasında İstanbul’un kozmopolit geçmişindeki yoğunluğunu fiziksel olarak günümüze en çarpıcı biçimde aktaran bölge Galata ve onun uzantısı Pera’dır.’’

*

Çok kullandığımız iki kelime, Pera ve Beyoğlu adları nereden geliyor?

Beyoğlu ilçesinde, Tünel-Taksim arasında uzanan İstiklál Caddesi ve ona açılan sokakların belirlediği alanı kapsayan semte Pera da denirdi.

Tarihi yarımadanın ve Haliç’in karşısında gelişen bölge, öteden beri Yunanca’da karşı yaka, öte anlamına gelen Pera adıyla anılmıştır.

Beyoğlu adı ise I.Süleyman (Kanuni) döneminin Venedik elçisi A. Giritti’nin oğlu Luigi Giritti’nin Taksim dolaylarında bir konakta oturmasından kaynaklanmaktadır. (Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Cilt 2, s. 212).

Nur Akın’ın eseri, 1848-1900 yılları arasındaki gazetelerin taranmasıyla ortaya çıkmıştır.

*

Kültürel Amaçlı Kulüp ve Topluluklar, azınlıkların kültürel çalışmalarının yanısıra, eğitim ve diğer toplumsal yardımlaşmayı da üstlenmişlerdir.

Levanten yazarlar, şairler o dönemde ürünlerini Fransızca yazmaktadırlar. Altı-yedi Fransızca gazetenin yayınlandığını düşünürseniz, okurların miktarını da tahmin edebilirsiniz.

Ayrıca Pera’da, kamuya açık, Avrupa’daki son yayınları da bulabileceğiniz okul kitaplıkları vardı.

1840 tarihli Naum Tiyatrosu’nun bölgenin en önemli kültür odaklarından biri olduğu bilinmektedir. Buraya yalnız Levantenler değil, Saray’dan da önemli kişiler gelir ve Saray’dan para yardımı görürler.

Tiyatroda ve ondan sonraki bu tür etkinliklerde, dışardan gelen tanınmış topluluklar, yabancı oyun yazarlarının eserlerini sergilemektedir.

Nur Akın’ın kitabında; bölgenin mimarî, fiziksel özellikleri, nüfusu üzerine bilgi verilirken, okur bunlardan bir Galata ve Pera fotoğrafı çıkarmaktadır. 19. yüzyılın ikinci yarısındaki bu tablo, sonraki değerlendirmeler için yararlı bir malzeme niteliği taşımaktadır. Hatta imparatorluktan cumhuriyete çekilen yaşama biçimi çizgisini aydınlatmaktadır.

Levanten yaşam, Avrupalı’nın yaşamının izdüşümüdür. Ádetler, kültürel tavırlar bu etkileşim içinde açıklanabilir.

Otel mönülerinden müzik programlarına, verilen yemeklere kadar her şey, İstanbul’un her dönemde, bu coğrafyada farklı bir özellikler toplamı olduğunu göstermektedir.

İstanbul’un bugününü değerlendirirken, bu özelliğini göz önünde bulundurmak şarttır. O günün gazetelerinden günü gününe izlenen Levanten yaşam, hiç kuşkusuz İstanbul’un Müslüman halkının bir bölümüyle de bütünleşmiştir. Şekerci, pastane geleneğinin başlangıcını bu dönemde bulabilirsiniz.

*

Sonuç’ta Nur Akın ilgi çekici bir saptamada ve dilekte bulunuyor:

‘‘Eğer günün birinde İstanbul’da tarihsel yapılardan oluşan bütünlüğü geleceğe aktarmayı amaçlayan ciddi bir çaba gösterilecekse, Galata ve Pera, İstanbul’un en az bozulmayla günümüze kadar tarihsel niteliklerini sürdürebilmiş semtleri olarak, bu konuda oldukça şanslı görünüyor.’’

Nur Akın’ın Galata ve Pera’sı, İstanbul’u tarihî perspektif içinde değerlendirmemizi sağlayacak bir çalışma.

Yorumlar kapatıldı.