İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

ZAMAN: ‘Türkiye’deki azınlıklar dava açmadan da haklarını alabilir’

Azınlık hukuku konusunda uzman avukat Murat Cano, Meclis’te gerçekleştirilen
hukuki değişikliklerden sonra azınlık vakıflarının, ellerinden alınan
gayrimenkulleri geri almak için dava telaşına düşmelerinin doğru bir yöntem
olmadığını açıkladı.

Bu vakıfların, kendilerine ait gayrimenkullerin geri iadesi için ilk önce
devlete başvurması gerektiğine dikkat çeken Cano, “Belki bu türden bir başvuru
sonucunda dava açmaya gerek kalmadan bu gayrimenkuller iade edilecek.” şeklinde
konuştu.

Azınlık vakıfları, 1936’da çıkarılan Vakıflar Kanunu’na göre sadece o tarihe
kadar üzerilerine kayıtlı mülkleri tasarruf edebiliyor ve yeni mülk
edinemiyorlardı. Ancak 1974 yılına kadar azınlık vakıflarına yeni mülkler
edinmeleri konusunda fiili bir engelleme yapılmadı. 1974’te ise açılan bir
davada Yargıtay, 1936 tarihli kanunu yorumlayarak yeni mülk edinilmesinin önünü
kesti. Bu tarihten sonra açılan yeni davalar ile azınlıkların 1936 sonrası
edindikleri mülklerin birçoğu Hazine’ye geçmişti. Ancak Avrupa Birliği’ne uyum
paketi çerçevesinde bu vakıflara mal–mülk edinebilme hakkı tanındı. Bu yasal
düzenleme ile birlikte azınlık vakıfları için daha önce Hazine’ye geçen
mülklerini geri alabilme umudu doğdu. Avukat Cano, yasal düzenlemenin olumlu bir
düzenleme olduğu; ancak cemaat vakıflarının mal edinme usulleri bakımından yeni
bir çifte hukuk meydana getirdiği görüşünde. Medeni Kanun’a göre kurulan
vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesi içinde yer alan Vakıflar Meclisi’nin
uygunluk görüşü ile taşınmaz mal edinebilirken, cemaat vakıfları için Bakanlar
Kurulu kararı arandığına dikkat çeken Cano şunları söyledi: “Gerçi hangisinin
daha olumlu sonuç vereceği uygulamada görülecektir. Ancak cemaat vakıflarının
mal edinmelerinin Bakanlar Kurulu iznine bağlanması, bunların yabancı vakıf
kuruluşlarla aynı statüye tabi tutulduklarını düşündürmektedir. Cemaat
vakıfları, Türk kuruluşlarıdır. Yöneticileri ise Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşlarıdır. Çünkü bu kuruluşlar Osmanlı ve Cumhuriyet kanunlarına göre tüzel
kişilik kazanmış olan kuruluşlardır. ‘Yabancı’, başka bir ülkenin uyruğunda olan
gerçek kişidir. ‘Yabancı kuruluş’ ise merkezi başka bir ülkede bulunan ve o
ülkenin yasalarına göre kurulan kuruluştur.”

Cano, nüfusları azaldığı için cemaat vakıflarına ait onlarca okulda eğitim
yapılamadığını, kiraya da verilemediğini vurguladı.

Yorumlar kapatıldı.