İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

M.Ali Kışlalı: ASİMKK – Radikal

Radikal yazarı M.Ali Kışlalı, MHP Lideri Devlet Bahçeli liderliğindeki Asılsız Soykırım İddiaları ile Mücadele Koordinasyon Kurulu’nun (ASİMKK) faaliyetlerini değerlendiriyor.


Asılsız Soykırım İddiaları ile Mücadele Koordinasyon Kurulu’nun (ASİMKK) varlığı, yıllardır süren Ermeni iddiaları karşısında devletin nihayet bir şeyler yapma gereksinimini kabul ettiğini gösteriyor.

Devlet Bahçeli başkanlığındaki kurulun sekretaryasını Milli Güvenlik Kurulu sekreterliği yapıyor.

Ermeni girişimi öyle bir noktaya gelmiş ki, neredeyse dünya kamuoyu iddia edilen ‘Ermeni soykırımı’na, medyası ve parlamentolarıyla inanmaya başlamış. Türkiye suçlanıyor.

Şimdi -yumurta kapıya geldiğinden- ‘Ne yaparız da bu tehlikeli gidişi engelleriz?’ sorusuna yanıt aranıyor.

Bahçeli bir grup medya mensubunu MGK salonuna davet edip görüş dinledi. Kimi meslektaşlar uzun uzun düşüncelerini açıkladı.

Gazetelere köşe yazanlar, TV’lerde konuşma olanağına sahip meslektaşlar olarak görüşlerimizi zaten gerektiğinde açıklıyoruz.

Ama madem yeri geldi, söz konusu toplantıda mümkün olmasa bile, burada iki ana noktaya dokunmak istiyorum.

Ermeni iddiaları iki alanda başarılı oluyor, medya ve parlamentolarda.

Gazeteci olarak 1970’li yılların başında ilk defa Yankı dergisini yayımlarken Ermeni iddialarının ABD’de nasıl başladığını gördüm.
Dergide muntazaman yer verdiğimiz haberlere Çağlayangil hariciyesi ve daha sonra da tüm ilgili devlet kurumları yıllarca seyirci kaldı.

39 yıl yabancı Batı basını için çalıştığımda,
o camiadaki meslektaşların konuya nasıl ön fikirli yaklaştıklarını gördüm. Benden daha kıdemli olan Sami Kohen hâlâ olayların içinde. O halde Ermeni iddialarının yabancı medyalarda nasıl karşılanması gerektiğini en iyi o medyalarla iç içe olanlara sormak gerekmez mi?

Devlet Bahçeli görüş almak için öncelikle Batı medya dünyasını en iyi tanıyan Türk gazeteci, dünyanın en büyük foto-röportaj ajanslarından biri Sipa-press’in yöneticisi Gökşin Sipahioğlu’na başvurmalı.

Neredeyse yarım asırdır Paris’teki ajansını yöneten Gökşin, her Ermeni propagandası sergilendiğinde, sanki bunları karşılama görevi ve sorumluluğu kendisine aitmiş gibi, telefonda dert yanar. ‘Neden bir şey yapmıyoruz?’a yanıt aramaktan bıkmaz.

Bugüne kadar üst düzeyde bir devlet görevlisinin ciddiyetle soruna eğildiğini, konu hakkında bilgisi olabilecek kimselerle temasa geçtiğini hatırlamıyorum.

Bahçeli’nin toplantısını da bu konuda yararlı bir istisna değil sadece bir yasak savma olarak kabul ediyorum.

Medya dışında, parlamentolarda sergilenip
aleyhimize şekillenen Ermeni iddiaları karşısında alınması gereken tavrın da, daha ziyade Türk parlamentolarının konu hakkında bilgi ve deneyim sahibi mensuplarıyla saptanması gerektiği kanısındayım.

Bu vesileyle gittikçe daha doğru olduğu düşünülen ‘Türk’ün Türk’e propagandası’ deyimine pek katılmadığımı da söylemeliyim.
Türkiye’nin ana sorunları hakkında öncelikle Türkler bilgi ve bilgiye dayalı fikir sahibi olmazlarsa gerçekler yabancılara nasıl anlatılır?

Ermenilerin iddiaları ve bunlarla ilgili gerçekler hakkında Türkiye ne biliyor?

Bu iddialarla ilgili hangi sorular soruluyor ve bunlara hangi inandırıcı objektif yanıtlar verilebiliyor?

Bırakın kamuoyunu, yabancı ülkelerde görevlilerimizden kaçının acaba elinde karşılaşabilecekleri soruları rahatça yanıtlamalarına yardımcı olacak kaynaklar var?

Önümüzdeki öğrenim yılından itibaren okulların eğitim programlarına konuyla ilgili bilgilerin dahil edileceği anlaşılıyor. Bu geç kalmış karar da Türklere konuyla ilgili bilgi verilmesi gerektiğini göstermiyor mu?

Ermeni iddiaları için ister ‘Asılsız soykırım iddiaları’ deyin, ister ‘Sözde soykırım iddiaları’, kullanacağınız kelimelerden ziyade öncelikle neyin mücadelenizde etkili olacağını doğru saptamanız gerektiğini kabul edin.

Bunca yıldır üzerlerine düşen sorumluluğu
yerine getirmeyenlerden şimdiye kadar hesap sorulmadığına göre, şimdi sergilenen ihmallerden dolayı da, daha sonra kimsenin sizi suçlamayacağını düşünüp rahat edin.

Yorumlar kapatıldı.