İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Mehmet Basutçu: Karmaşık ve tutuk

‘Ararat’ belirli bir düzeyin üzerinde ama Egoyan’ın en zayıf filmi. Dünya basını ‘Ararat’ın genel olarak karmaşık ve zor bir film olduğunu yazdı

MEHMET BASUTÇU

CANNES – SESAM ve Kültür Bakanlığı’nın katkılarıyla önceki akşam verilen Türk sineması kokteylinin baş konusu doğal olarak ‘Ararat’tı. Filmi gazeteciler dışında henüz kimse izlememişti ama, herkes görmüş kadar biliyordu. Bu sıcak tepkilerde bir tür rahatlama sezilmekteydi. Genel yargı filmin ‘kötü’ olduğu, bu nedenle de Türkiye için zararlı olamayacağı doğrultusundaydı. Her iki görüşe de tümüyle katılamıyorum.

‘Ararat’ belki Atom Egoyan’ın en zayıf filmi ama, biçimsel açıdan belirli bir düzeyi aşan, izleyiciyi etkileme gücü olan bir çalışma.

Atom Egoyan’ın yükü

Gün boyunca, İsviçre’den Meksika’ya dek farklı ülkelerden gelen eleştirmen arkadaşlarla yaptığım konuşmalar bizi şu noktada buluşturdu: ‘Ararat’ ağır ve yüklü bir film. Yani, üzerinde çok çalışılmış, zorlama bir yapıt. Ermenilere karşı büyük bir tarihsel sorumluluk yüklendiğinin bilincinde olan Atom Egoyan, bu yükün altında ezilmiş. Çok boyutlu konusunu tüm karmaşıklığı içinde açıklamaya çabalarken, ayrıntılar arasına sıkıştırdığı açıklama ve ‘bildiri’ çokluğunda boğulmuş. Tarihsel bir film yapmak istemeyerek, konusunu günümüz insanlarının dalgalı yaşamları içine yedirmeyi denediği için, senaryosuna çok sayıda karakter yüklemiş.

Başlarda Türk basınının tüm söyleşi taleplerini geri çeviren Ararat ekibi aniden tavır değiştirdi. Bu durumu, filmin olumsuz eleştiriler alması üzerine Türkiye’yi önemsemeye başladıkları yönünde yorumlamak mümkün gözüküyor.


‘İnandırıcılıktan uzak sahneler var’

The Guardian, Derek Malcolm: Maalesef, Egoyan filminde birçok şey anlatmaya çalışırken senaryo, oyunculuk ve fazlasıyla karmaşık bir yapıyı da kotarmaya uğraşıyor. Bu daha önce denediklerinden çok farklı bir çalışma. Önceki filmlerinden temalar sunuyor ancak bu sefer yönetmenin her zamanki kararlılığını göremiyoruz ve seçtiği temalar genellikle konuyla alakasız ve tatmin etmeyen bölümler (…) Film akıl karıştırıcı ve fazlasıyla dramatize edilmiş. Elbette iyi yönleri de var ve gümrük memuru rolündeki Plummer bunlardan biri. Fakat Egoyan’ın bahsettiği ‘yalan, aldatma, inkâr, gerçek ve korkuların tarihi bölgesi’ nadiren karşımıza çıkıyor.

Le Monde, Jean Michel Frodon: Egoyan’ın filmi soykırım üzerine değil, onun yeni kuşaklar üzerindeki etkisi üzerine yapılmış bir film. Senaryosunun parlaklığı Egoyan’a çeşitli şekillerde kullanabileceği kartlar veriyor. (…) Egoyan elindeki kartlarla kimi zaman heyecan, kimi zaman duygusallık,
kimi zaman felsefe yapıyor. İzleyiciyi etkilemeyi başarıyor.

Liberation, Didier Peron: Daha ilk sahnelerden itibaren filmde bir şeylerin yanlış olduğu izlenimi ağırlık kazanıyor. Kayıp kimlikler, unutulanlar ya da belleğe kazınanlar… Egoyan’ın tüm bu karakterlere hangi gözle baktığını ne kadar akademik bir bakış açısına sahip olduğunu anlamak açısından ilginç bir film. Ermeni soykırımı tabii ki işlenmesi gereken, anlatılması gereken bir konu. Ama ne pahasına? Mesela filmde Aznavour’un canlandırdığı Saroyan’ın dünyaca ünlü bir yönetmen olduğuna, çektiği o sahnelere bakarak nasıl inanabiliriz ki? Yani Kağnı üzerinde bir Ermeni kadına Türk askeri tarafından kızının gözleri önünde (hatta el ele tutuşurken) tecavüz edildiği bir
sahneyi görüntüleyen dünyanın en iyi yönetmeni inandırıcılıktan uzak gibi.

Frankfurter Allgemeine, Andreas Kilb: Atom Egoyan’ın el yazısı Ararat’ın ilk karesinden son karesine dek net biçimde ayırt ediliyor. (…) Tüm bunlar (filmdeki öyküler) sonsuz derecede karmaşık geliyor ve gerçekte de öyle zaten. Ama yine de Egoyan, karmaşık olanı basit olanla, yüksek kavramsallaştırmayı resmin basit gerçekliğiyle uzlaştırmayı Ararat’ta bir kez daha başarmış.’

Yorumlar kapatıldı.