İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Gündüz Aktan: Bush´un Ermeni mesajı – Radikal

Amerikan başkanları bir süredir 1915-16 olaylarına ilişkin yıllık mesajlar yayımlıyorlar. Baba Bush, yayımladığı tek mesajda, ‘Ermenilerin 1915-23 yıllarında Osmanlı yöneticileri tarafından katledildikleri’ni söylemişti. Clinton ise başkan seçildiği 1994’ten yönetiminin son yılı olan 2000’e kadar sekiz mesaj yayımladı, ama Ermeni diyasporasının baskılarına direnerek ‘soykırım’ sözcüğünü kullanmadı. Ermeni diyasporasının oy gücünü siyasi şantaja çevirip, her mesajdan önce giriştiği yoğun kampanyanın ortaya
çıkardığı belirsizlik ortamı, Türk-Amerikan ilişkilerinde büyük gerilime yol açtı. Clinton, 2000 sonunda Kongre’nin bir soykırım kararı almasını son dakikada durdurdu ve iki ülke arasında tehlikeli bir kriz çıkmasını önledi.

1915-16 olayları her mesajda birbirinden farklı biçimde tanımlandı. Bu yaklaşımın nedeni, bir yandan soykırım sözcüğünden kaçınarak Türkiye’yi, öte yandan da olayları soykırıma yakın biçimde tanımlayarak Ermenileri tatmin etmekti. Tabii sonuçta iki taraf da memnun olmadı.

Oğul Bush, seçim kampanyası sırasında diğer eski başkan adaylarının yaptığına benzer şekilde, başkan seçildiğinde bu olaylara soykırım diyeceği anlamına gelen yazılı bir taahhütte bulundu. Ancak 2001 mesajında soykırım sözcüğünü kullanmadı. Bunun yerine 1.5 milyon civarında Ermeni’nin ‘yok edildiği’ anlamına gelen, ama hukuki niteliği olmayan ‘annihilation’ deyimini tercih etti.

Başkanlık mesajlarında yer alan birçok iddia tarihi ve hukuki gerçekleri büyük ölçüde saptırıyor. Bu yönleriyle mesajlar Amerika’nın iç siyasi gereklerinden kaynaklanan Türkiye aleyhtarı siyasi metinler niteliği taşımanın ötesine gitmiyor. Mesajlarda, söz konusu olaylarda hayatlarını kaybeden Türk ve Müslümanlardan hiç söz edilmediğinden, Ermenilere karşı tek yanlı bir katliam yapıldığı izlenimi veriliyor. Ermenilerin bağımsızlıklarını kazanmak için sürekli isyan ettikleri ve ülkenin doğusunu işgal eden Rus ordularıyla işbirliği yaptıklarına da değinilmediğinden, cepheden başka yörelere tehcir edilmelerinin nedeni de anlaşılmıyor. O günün savaş şartlarında orduların önünden kaçan her iki tarafa mensup sivil grupların gıdasızlık, hastalık, yorgunluk, genel asayişsizlik gibi nedenlerden öldüklerinin zikredilmemesi, Ermenileri yok etmek için tehcire başvurulduğu sonucunun çıkarılmasına yol açıyor. Zaten tehcir için kullanılan ‘deportation’ kelimesi de, ülke dışına götürme anlamına geldiğinden yanlış. 2002 mesajında, 2001’inki gibi, 1.5 milyon Ermeni’nin ölmüş olduğu tezi tekrarlanıyor. Bu temelsiz rakamın Amerikan başkanı tarafından benimsenmesi en azından yakışık almıyor. Bu aşırı abartılı rakam soykırım
iddialarını güçlendiriyor.

Bu yılın mesajının belki de en önemli özelliği, ‘başkalarını şeytanlaştırmanın karanlık nefret döngüsü’ yarattığı yolundaki ibare. Bilindiği gibi, bir gruba karşı nedensiz derin ırkçı nefret duyulması soykırımın temel nedeni sayılıyor. Nitekim antisemitizm Yahudi soykırımına yol açmıştı. Ermeniler de bir süredir kendilerini Yahudiler gibi mazlum kurbanlar olarak göstermek için Ermeni bağımsızlık mücadelesini unutturmaya çalışıyorlar. Yani sözleşmeye göre soykırım yapılması imkânı bulunmayan bir ‘siyasi grup’ olmadıklarını ispat için Türklerin kendilerini sadece ırkçı nefretten dolayı soykırıma tabi tuttuklarını iddia ediyorlar. Oysa Osmanlılarda antisemitizm benzeri bir ‘antiarmenianizm’ olmadığı her kesin malumu. Acaba, 11 Eylül’den sonra gerçekte Amerika İslam dünyasını şeytanlaştırarak nefret duyuyor da, Müslüman bir ülke olan Türklerin Ermenilere nefret duyduğunu
iddia ederek bu nefretini bize mi (projeksiyonla) atıyor? Nihayet mesaj, (Türkiye’nin) ‘zehirli nefret döngüsünü aşarak, gerçeklerle barışık’ yeni bir gelecek yaratmasını ve ‘bu anlayışla Ermenistan’la ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkiler kurması’nı istiyor.

Bırakın bu ‘anlayışla’ Ermenistan’la ilişkilerimizde hiçbir gelişme olamayacağını,
öncelikle Türk-Amerikan ilişkilerini bu tehlikeli gidişten kurtarmak gerek.

Yorumlar kapatıldı.