İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Jirayr Libarityan: `Daşnakların Koçaryan´a Desteği Ermenistan İçin Çok Tehlikeli Olmuştur´ – Azg

“AGOS” İstanbul’da yayımlanan haftalık bir gazetedir.

Ermeni’leri ve Ermenistan’lıları Türk basınının yazılarıyla tanıştırıyor. Aynı zamanda Türkiye ve Ermenistan ilişkilerinin düzeltilmesi hakkında ve ABD’nin çıkarlarından doğan girişimler hakkında da bilgilendirmektedir.

“Ermeni-Türk Uzlaştırma” adıyla düzenlenen bu girişimler çok çeşitlidir. Toplum ve politikacıların yanında bilim adamları da katılmaktadır. ABD Üniversitelerinde gerçekleşen Seminerler gizlilik temelinde gerçekleşmekte ve buna Türk ve Amerikan Ermeni bilimadamları katılmaktadır. Ermenistan’lı bilimadamlarının yer almadığı bu seminerlerde Ermenistan’ın alınyazısını etkileyecek kararlar alınmaktadır.

Seminerler arasında 7-10 Mart’ta Michigan Üniversitesinde düzenleneni en belirginlerden biriydi. Seminerde Jirayr Liparityan’ın okuduğu rapor ise en düşündürücüydü. Seminere katılan Türk katılımcılardan Prof. Baskın Oran “AGOS”un 22 Mart sayısında Liparityan’ın bu raporunu Seminerin en iyilerinden diye lanse ediyordu.

“AGOS”un 29 Mart sayısında ise Hrant Dink bu semineri “tarihi” olarak yorumladı. Hem de “Ermeni dünyası Libarityan’ın aklıyla ilerlemeye çok sıkı ihtiyaç içerisinde bulunmaktadır” diyerek.

Seminer tarihi ve okunan rapor da en iyisi ise “AGOS” sayfalarında yayınlanması icap etmez mi? Ne yazık ki bu zamana kadar bu gerçekleşmiş değil.

Fakat Prof. Baskın Oran aynı gazetenin 5 Nisan’ındaki sayısında Libarityan’ın raporuna “Liparityan” başlıklı yazısıyla değinmişti. Şimdi bunu sizlere sunuyoruz.

Konferansta en önemli tebliğin, bence Jirayr Libarityan’ınki olduğunu yazmıştım.

Libarityan, herşeryden önce, çok güzel bir insan. Usulcacık bir konuşması ve ipek kadife gibi bir üslubu var.

İpek kadife gibi dedim ama, konuştukça insan, Libarityan’ın bu yumuşak üslubu altında çok iradeli, çok sağlam, çok kararlı ve üstelik çok önemli bir kişinin yattığını görmekte gecikmiyor. Şimdi nakledeceğim konuşmasının yanı sıra şunu da hemen aktarmalıyım ki Libarityan örneğin Lübnan’a gidemiyor. Daşnak’ların vurmasından çekindiği için (Daşnaklar terörist bir grup mudur?). Neden, çünkü Libarityan Türk-Ermeni ilişkilerinin iyi olmasının her iki tarafın da çıkarına olduğuna yürekten inanmış ve bunu gücü yettiğince uygulamış bir politikacı.

Hatırlayacaksınız, daha önceki yazılarımda Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak için çok uğraştığını defalarca anlattığım, Ermenistan Cumhuriyeti’nin ilk Devlet Başkanı Levon Ter-Petrosyan’ın arkasındaki beyin Libarityan’dı. Ter-Petrosyan’ın yaptığı inanılmaz girişimlerin hepsinin ardında onun imzası vardı: Daşnak faaliyetlerini dondurmak, liderlerini uyuşturucudan mahkum ettirmek, PKK’yi Ermenistan’dan çıkarmak, Ermenistan Anayasasından Jenosit maddesini çıkartmak, en önemlisi de Diaspora’yı dolaşıp sakinleştirmek. Yine hatırlayacaksınız, Türkiye ne yazık ki bu yaklaşımlardan hiçbirine olumlu cevap vermedi ve sonuçta Rusya’nın da yardımıyla Daşnaklar, Ter-Petrosyan’ı düşürerek yerine bugünkü lider Koçaryan’ı geçirdi.

Elimizde yazılı metin yok ama, verdiği bildiri de Libarityan’ın Türk-Ermeni ilişkilerindeki temel felsefesini aynen yansıtan nitelikteydi. Alabildiğim notlara göre onun fikirlerini şöyle özetleyebilirim:

Ter-Petrosyan zamanında ilişkileri iyi gitti. Türkiye Kelbacar’ın alınmasına kadar Dağlık Karabağ’ın alınmasına büyük bir tepki göstermedi. sadece bir takım yerlerden çekilmemizi istedi. ama bu olaydan sonra önkoşullar ileri sürmeye başladı: Jenosit’in reddedilmesi ve Karabağ’ın boşaltılması. Türk medyası da yalnızca Ermeni’ler ilerlediği veya bombaladığı zaman haber yapıyordu.

Diplomatik ilişkilerin kurulamayışı iki sonuca yol açtı. Birincisi, Türkiye’nin bölgede politika üretmesini engelledi. İkincisi, Ermenistan’ı Rusya’ya mahkum etti. Bu sonuçların alınmasında Azerbaycan’ın Türkiye’yi tehdit etmesi önemlidir. Eğer Ermenistan’a sınır kapısı açarsanız Bakü-Ceyhan boru hattını unutun, dediler.

Sonuçta Ter-Petrosyan düşüp de yerine Daşnak destekli Koçaryan gelince, Türkiye önkoşullarını kaldırsın diye Ermeni tasarıları projesini devreye soktu. Başarısız olmuştur (Acaba bu doğru mu?). Gerçi Koçaryan medya aracılığıyla “Ermenistan’ın Türkiye’den toprak talepleri yoktur” dedi ama, Türkiye bu hava içinde ciddiye almadı.

Ben her zaman Jenosit söylemi yanlısı olmadım. Politikamız da öyleydi. Bunun gerekçeleri çoktur. Bir kere, bu söylem Ermeni’lerin Bağımsız olmalarını engellemek için kullanılıyordu. İkincisi, birinci Ermenistan Cumhuriyeti’nin hataları tekrar edilmemeliydi, yani dört komşudan üçüyle savaş halinde olamazdık. Üçüncüsü ve hepsinden önemlisi, mazlumluk edebiyatı üzerine bir ulus inşa edemezdiniz.

Ter-Petrosyan zamanında Türkiye ile yaptığımız diplomatik ilişki protokolünde sınır değişikliğiyle ilgili hiçbir şey yoktu. O sırada bizim Parlamento Kars’ı geçersiz ilan etme eğilimindeydi. Gidip kendileriyle konuştum. “Bir antlaşmayı geçersiz ilan edip ondan sonra da Türk’lerin ona sadık kalmalarını bekleyemezsiniz. Türk tankları harekete geöerse ne yapacaksınız? dedim. Koçaryan’a Daşnak desteği çok zararlı olmuştur.

Bütün bu sözleri okuduktan sonra, zamanında Ter-Petrosyan’ın (yani Libarityan’ın) politikalarına en ufak bir el uzatmamış olan Türk politikacılar bilmiyorum iç burkultusuna uğramışlar mıdır.

İşin vahim tarafı, aynı hata şu anda da devam ettiriliyor. Dışişleri Bakanlığının Ermenistan’a sınır kapısı açma poitikası kabinede “Bir de Azerbaycan’a soralım” inanılmazlığıyla öldürülüyor ve böylece Daşnak yönetimi Türkiye Cumhuriyeti desteğiyle iktidarda tutuluyor. Hey gidi hikmeti kendinden menkul “büyük” politikalar hey.

Hakob Çakıryan

Yorumlar kapatıldı.