İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

zaman: AGİT, Yukarı Karabağ’a çözüm bulmaktan uzak

AGİT Minsk Grubu’nun Karabağ sorununun çözümü için Azeri ve Ermeni taraflara bu ay sunduğu plan da bölgede heyecan oluşturmadı. Harvard Üniversitesi’nden Dr. Brenda Shaffer, Ermeni tarafının tutumunun ve AGİT’in zayıflığının, sorunun çözümünü engellediğini söyledi.

Yukarı Karabağ dahil Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sinin Ermeniler tarafından işgal edilmesinin üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen barış konusunda bir ilerleme sağlanamadı. Yukarı Karabağ sorununun çözümü sürecinde arabuluculuk üstlenen Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu eşbaşkanlarının 8–9 Mart’ta bölgeye gelerek sundukları yeni öneri ise umut ışığı uyandırmadı.

Bölgeyle ilgili son gelişmeleri Zaman’a değerlendiren Harvard Üniversitesi Hazar Etütleri Programı Araştırma Müdürü Dr. Brenda Shaffer, Yukarı Karabağ’da çözüme ulaşılamamasının başlıca sebepleri olarak, AGİT Minsk Grubu’nun yetersizliği ile Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’ın uzlaşma için yeterli güce sahip olamamasını gösterdi.

Minsk Grubu, taraflar arasında yaşanan yoğun çatışmalara son verecek diyaloğu kolaylaştırmak için 24 Mart 1992’de oluşturuldu. Ancak aradan geçen 10 yıl içinde, tarafların 1994’te ateşkes ilan etmesinin ötesinde somut bir barış adımı atılamadı. Üstelik bu süre zarfında Yukarı Karabağ Ermenileri tek yanlı olarak bağımsızlık ilan etti. 10 yıllık sürede AGİT Minsk Grubu taraflara, sonuçsuz kalan üç ayrı barış önerisi yaptı ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev ile Koçaryan’ı onlarca kez bir araya getirdi.

Dr. Brenda Shaffer, AGİT’in önerilerinin artık bölgede heyecan uyandırmadığını ve şartların eskiye nazaran daha elverişli olduğu çözüm için yeni inisiyatiflere ihtiyaç duyulduğunu vurguladı. ABD–Rusya ve Türkiye–Rusya arasındaki ilişkilerin Yukarı Karabağ’da barış oluşturulması konusunda eskiye nazaran çok önemli fırsatlar oluşturduğunu dile getiren Brenda Shaffer’a göre, AGİT Minsk Grubu yerine, BM, Avrupa veya ABD ile Rusya’nın ikili bir girişimini içeren yeni bir inisiyatif şart. Shaffer, askeri ve barış koruma gücü olmayan AGİT’in böylesi bir ihtilafı çözmek için yanlış bir seçim olduğu görüşünde.

Ermenilerin yaklaşımına da sorunun çözümü açısından önemli bir engel olarak işaret eden Shaffer, ‘Uzlaşmayı ve barış anlaşmasını siyasi olarak güçlü liderler yaparlar. Ancak, Robert Koçaryan’ın böyle bir durumu yok. Azerbaycan’da ise durum bunun tam tersi. Haydar Aliyev, geride kalan 10 yıl içerisinde dört kez barış yapma girişiminde bulundu. Ancak her seferinde Ermenistan’da ya hükümet düştü ya da bir suikast oldu. Aliyev, barış yapmak istiyor ve uzlaşmaya yakın.’ görüşünde.

Ermenilerin uzlaşmaya uzak tutumu ise Azeri topraklarını kontrol eden taraf olmalarının yanı sıra, Azerbaycan’ı algılama şekilleri ve ABD ile Fransa’daki etkili lobi güçlerine bağlanıyor. Azeri tarafı, ABD ve Fransa ile birlikte AGİT Minsk Grubu’nun üçüncü eşbaşkanı olan Rusya’nın bu grubun şimdiye kadar getirdiği barış önerilerinde etkili olduğu ve bu nedenle bir çözüme ulaşılamadığı görüşünde. Azerilerde, grubun diğer iki eşbaşkanı olan Fransa ve ABD’nin bu ülkelerdeki güçlü Ermeni lobisinin etkisi altında kaldığı görüşü de hakim. Azerilerin bu yöndeki tepkilerini dikkate alan AGİT Minsk Grubu’nun ABD’li eşbaşkanı Rudolf Perina, 8 Mart’ta Bakü’ye yaptığı ziyarette, grubun Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanıdığı açıklamasını yapmak durumunda kaldı.

Konunun farklı bir boyutuna değinen Dr. Brenda Shaffer, Ermenilerin, yaşanan değişime rağmen Azerbaycan’ı yanlış algıladıklarına işaret ediyor. Shaffer, geçtiğimiz yıl Ermenistan’a yaptığı ziyarette, Ermenilerin, ‘Azerbaycan için, Haydar Aliyev sonrası iç savaş yaşayacak, fiili olarak işlemeyen bir devlet’ düşüncesi taşıdıklarını gördüğünü belirtiyor. Bunun da Ermenileri, Bakü konusunda endişeye kapılmamaları gerektiği görüşüne ittiğini vurgulayan Shaffer, Erivan’ın Azerbaycan’daki değişimi fark edemediğini kaydediyor.

Geçen 10 yıl içinde soruna diplomatik bir çözüm bulunamaması ve Ermeniler tarafından işgal bölgelerinden sürülen bir milyon Azeri’nin Bakü’de, yaşam savaşı vermesi askeri seçeneğin devreye sokulmasını isteyenlerin sayısını artırıyor. Dr. Brenda Shaffer ise savaş seçeneğinin işleri daha da çıkmaz bir hale getireceğinin altını çiziyor. Shaffer’a göre, ‘Azerbaycan ordusu, Ermenilere yenilen ordunun çok ötesinde bir durumda. Ancak, savaşı kazanmak çözüm olmayacak. Bu, ilk olarak Bakü–Ceyhan projesini aksatacak. Çünkü bölgede bir savaşın olması yatırımcıları endişelendirecek. İkinci olarak, mültecilerin evlerine yerleştirilmesi için gerekli olan uluslararası yardım gelmeyecek. Üçüncü olarak, bölgede durumu tersine çevirmek isteyen Ermeni terörist grupların oluşmasına yol açacak.’

Çözüm konusunda iyimser olan Dr. Brenda Shaffer, karşılıklı toprak tavizlerinin mümkün olduğu ve bunun bölgedeki şartlar ile yeni bir inisiyatifin eşliğinde başarılabileceği görüşünde. Shaffer, bölgedeki olumlu şartları ise şöyle sıralıyor: ‘Başlıca unsur, ABD–Rusya ilişkilerinin daha işbirlikçi bir hale gelmesi. Türkiye ile Rusya ilişkilerindeki yakınlaşma da artı bir değer. Geçmişte Karabağ’daki sorunun çözümü Rusya’nın çıkarına değildi. Rusya sorunu körüklüyordu. Ancak şimdi durum değişti. Ruslar, özellikle Çeçenistan’da yaşanan savaş nedeniyle, bölgedeki bir savaşın kendi çıkarlarına hizmet etmeyeceğini biliyorlar. Enerji hatlarının istikrarı ve güvenliği açısından da bu böyle. Rusya, Bakü–Ceyhan’a olan muhalefetini kaldırmış durumda. Kendisi de bu projeden pay almak istiyor. Rusya, şu anda çok miktarda petrol üretiyor ve bunun hepsinin boğazlardan geçemeyeceğinin farkında. Dolayısıyla işbirliği peşinde.’

Celil Sağır / İstanbul

Yorumlar kapatıldı.