İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Murat Çelikkan

Radikal yazarı M. Çelikkan yazısında, son olarak Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfına karşı Hazine tarafından açılan tapu iptali davası konusunu inceliyor.


SP Karaman Milletvekili Zeki Ünal, Diyanetten Sorumlu Devlet Bakanı olması dolayısıyla Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan’, soru önergesi vermiş. Şunları soruyor: “Halkının yüzde 98’i Müslüman olan ülkemizde, gerek örf ve adet, gerekse dini açıdan tacizin tanımı nasıl ifade edilir ve hangi söz ve davranışlar taciz olarak açıklanabilir? Yazılı ve görsel basında erkek ve kadınların soyunmaları taciz sayılır mı? ” Ünal sorularının Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yanıtlanmasını istemiş. Ben de soruyorum: Öncelikle laik devletin tek mezhebi temsil eden Diyanet İşleri’nin lavedilmesi gerekmiyor mu? Erol Aksoy koleksiyonuyla Kültür Bakanlığı’na devredilenünlü ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ tablosu Meclis Genel Kurulu’na asılabilir mi?

Not: Osman Hamdi gerçekte var olmayan kaplumbağa terbiyecisini, hükümetin ne boş işlerle uğraştığını hicvetmek için yapmıştı.

Evlere cennet

Balıkesir’deki Manyas Kuş Cenneti’ne kapalı devre izleme sistemi kuruluyor. 68 milyar liraya mal olacak sistem Avrupa Doğal Hayatı Koruma Konseyi’nin önerileri dikkate alınarak hazırlandı. Amaç insanları kuşların barındığı alanlara sokmamak ama yine de onları izleyebilmelerini sağlamak. Bilimciler de araziye yerleştirilmiş ve görüş açısı uzaktan kumandayla değiştirilebilen kameralarla kuşları izleyebilecek. Bandırma İlk Haber gazetesine göre sistemin kuruluşu Mart ayında tamamlanıyor ve sonra internete bağlanması düşünülüyor. Böylece internete girip, bu kameralardan birine yön vererek, dünyanın her tarafından Kuş Cenneti izlenebilecek. Bu insana umut veren çalışmanın göldeki kirliliği de engelleyeceğini ve böylece Manyas Kuş Cenneti’nin Avrupa Doğal Hayatı Koruma Konseyi’nin ‘askıda’ tuttuğu ‘diploma’ya da kavuşacağını umalım.

Azınlık vakıfları

Bilindiği gibi azınlık vakıflarının ellerindeki malları korumalarını sağlayabilecek yeni Vakıflar Yasası Meclis’te. Ama Hazine avukatları boş durmuyor. Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi’ne açılan yeni bir davayla, Bakırköy’deki bir gayrimenkulun tapu kaydının iptali ve Hazine’ye devrini istemişler. Bina 1965 tarihinde vasiyet yolu ile hastaneye kalmış. Hazine, mülkü çatır çatır alacak. Çünkü Türkiye’de azınlık vakıflarına yönelik hukuk şöyle işliyor: Vakıflar Yasası çıktıktan sonra Osmanlı’dan bu yana var olan azınlık vakıflarından ‘elinizdeki malların dökümünü gönderin diye’ beyanname isteniyor. 1936 yılında bu beyannameler veriliyor. Bu vakıflar haliyle Vakıflar Yasası’na göre kurulmamış. 1936’dan sonra da gerek bağış, gerekse de satın alma yoluyla yeni mallar ediniyorlar. 1974 yılında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir karar vererek 1936 yılında verilen bu mal dökümlerini Vakıf Senedi olarak kabul ediyor. Bu kararla azınlık vakıflarının 1936 listelerinde bulunmayan bütün mallarına el konulmaya başlanıyor. Satın alırken vakıflar para ödemiş olsa da tabii ki bedelsiz. Bu mülklerin mirasçıları varsa onlara iade ediliyor, yoksa Hazine’ye kalıyor. Hazine genellikle tüm mirasçıların ölmesini bekleyerek, öyle dava açıyor. Yaaa, demokratik hukuk devleti böyle oluyor. Hukuksa hukuk, devletse devlet! Şimdi hükümet bu yasayı değiştirecek, yapılan haksızlığı telafi edecek mi göreceğiz. Belki düzenleme yine MHP engeline takılır. Üstelik bu kez SP ve AKP’nin de azınlıklar lehine davranacağı şüpheli.

Yorumlar kapatıldı.