İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Gündüz Aktan: Doğru okumak

Radikal yazarı G.Aktan, bir süre önce Londra’da katıldığı 1915 olayları ile ilgili bir toplantı sonrasında yazdıklarından sonra almış olduğu okur mektuplarını değerlendiriyor.


Okuduğumuzu anlıyor muyuz ya da anlamak
için okuyor muyuz?

Özellikle gençlikte karşıt hatta farklı görüşteki yazıları okumaya karşı içimizde üşenme şeklinde beliren çok güçlü bir direnç bulunuyor. Bunun birçok nedeni olsa gerek. Zaten çok az şey biliyorsunuz. Bir de bunların yanlış olduğunu anlayıp bırakmak zorunda kalmak herhalde zor geliyor. Kaldı ki aynı görüşteki arkadaş grubunda dönek muamelesi görmek de var. Zira görüş farkları taraflar arasında bir tür mücadeleye yol açtığından, görüş değiştirmek bu mücadeleden kaçmak gibi bir şey. Belki de bu nedenle şiddetli kutuplaşmalar daha çok bir gençlik hastalığı.
Ama görüş ayrılıklarını birbirlerinin görüşlerini anlamamak veya anlamaya çalışmamak suretiyle devam ettirmek daha ileri yaşlarda da sürüyor. Bildiklerimizin doğruluğunu sınamak için değil de, daha da güçlendirmek için okuyoruz. Bu amaca uygun yazılar seçiyoruz. Bir metinde bize ters düşen sağlam fikirleri bazan göremiyoruz, bazan görüp yanlış anlıyoruz, bazan da anladıktan sonra kolayca unutuyoruz. Böylece bir tür ‘lapsus’la kendi görüşümüzün doğru olduğu yönündeki inancımız devam edebiliyor.

Burada fikir sistemlerinin, hatta bir ana fikrin dogma niteliği kazandığı; dini inancın bulunmadığı bir kişilikte kimliğin temelini oluşturduğu; kimliğin sarsılmasını önlemek için de, değiştirilmesine karşı aşılması zor bir iç direnç yarattığı görülüyor. Anglosakson toplumlardan farklı olarak, radikal laik ve seküler toplumlarda ideolojik fikir farklılıkları arasındaki sert mücadelenin psikolojik altyapısı bu olabilir.

Bunları şimdi söylememin nedeni Ermeni olayları konusunda yazdığım yazılara aldığım bazı e-postaların mahiyeti. İki hafta kadar önce Londra’da SOAS merkezinde yapılan toplantılara ilişkin iki yazı yazmıştım. Bu yazılarda
çeşitli panellerde söz alanların vurguladıkları bazı noktaları özetlemiştim. Hatta söylediklerini naklettiklerimin
arasında İngilizlerden çok Ermeni konuşmacılar vardı. Ermenilerden gelen e-postalarda, atıfta bulunduğum tüm görüşler sanki bana aitmiş gibi ele alınıp eleştiriliyor. Belli ki önemli olan benimle, yani bir Türk’le aralarındaki görüş ayrılığını koruma endişesi. Bu çerçevede Ermeni konuşmacıların görüşleri dahi, kendilerini rahatsız ettiği ölçüde bana atfediliyor. Oysa panelist Ermeniler e-posta gönderenlerden hiç de farklı görüşlere sahip değillerdi.
Örneğin, Dr. Calonne, tehcir (tabii o soykırım diyordu) hatıralarını torununa anlatan büyükanneyi ‘Magna Mater’e, yani mitolojik ‘Büyük Ana’ya benzetti. Şair Alişan’ın durumunda olduğu gibi, büyükanne deliliğini torununa geçirmişti. Burada delilik sembolikti. Aslında empati ile yazdığım bu pasaja gelen tepkilerde, tehcir hatıralarını kendisine büyükannesinin değil de amcasının anlattığını söyleyenlerden, Ermenileri deli saymakta olmamı kınayanlara kadar geniş bir yanlış anlayanlar grubu ortaya çıktı.

Dr. Levene’in, önce Kafkasya’dan sonra da Balkanlar’dan etnik temizlikle atılan Çerkezlerin 1915-16 olaylarında Ermenilere en sert davranan grubu oluşturduğu yolundaki sözleri de bana mal edilerek, Türklerin yaptıkları soykırımı Çerkezlerin üstüne atmakla suçlandım.

Buradan çıkan sonuç şu: Yazdıklarımı okuyan Ermeniler, herhangi bir zekâ sorununa sahip olmadıklarına göre, görüşlerimi anlamaya çalışmak yerine, bilinçaltı nedenlerle anlamamak yoluna gidip, benimle mücadele etme konumunu korumak istiyorlardı.

Benzer bir durum ‘web’de yer alan bazı yorumlarda da görülüyor. Daha ziyade Kürt veya radikal liberal olan, muhtemelen, genç insanlar, yazıdakileri anlamak istedikleri gibi anlayıp cevap yetiştiriyorlar. Bir karşı fikir söylemekten ziyade kafalarındaki klişelerle suçlamayı tercih ediyorlar. Yani bildiklerini okuyorlar. Hemen her zaman anlamayanlardan gelen eleştiriler anlayanlardan fazla.

Gerçek anlamda bir tartışma ortamı yaratmak için benim geliştirdiğim basit bir yöntemi onlara da önermek isterim: Cevap vereceklerse, karşı görüşte olanların yazılarını iki defa okumak. Sonra atış serbest.

Yorumlar kapatıldı.