DİYORUM ki, gelin bugün biraz kendi kendimizi kışkırtalım.
Mesela şöyle bir fikir ortaya atalım.
Yeni bir ‘‘Geceyarısı Ekspresi’’ olacağı söylenen şu ‘‘Ararat’’ filminin dünya ‘‘prömiyerini’’ Türkiye’de, Ağrı Dağı’nın eteğinde yapsak ne olur?
Çok mu uçuk bir fikir?
Asla ve kata kabul edilemez bir teklif mi?
HAİN Mİ OLURUZ
Böyle bir teklifi yaparsak ‘‘hain mi’’ oluruz?
Düşünce egzersizinin cezası yok.
Dolayısıyla her fikri tartışabiliriz.
Zaten çok güzel bir gelişme var.
Türkiye, her fikri rahatça tartışmaya başladı.
Ben yine o ‘‘provokasyona’’ dönüyorum.
Atom Egoyan’ın ‘‘Ararat’’ filminin galasını Ağrı’da yapsak ne olur?
Bundan kim korkar?
Egoyan mı, Türkiye mi?
Kim zararlı çıkar?
Egoyan mı, yoksa Türkiye mi?
Bu yazdığım elbette sadece bir fantezi.
Ama ben Türkiye’nin bunu yapabilecek bir noktaya gelmesini çok isterdim.
Gelelim filme…
Ben bu filmi merak dahi etmiyorum.
Ama merak ettiğim bir şey var.
Egoyan çok sevdiğim bir yönetmen ve bu filmde kaba bir soykırım şematizmine düşecek mi diye merak ediyorum.
Çünkü geçmişte başka Ermeni asıllı sinemacılar bu tuzağa düştüler.
Mesela Henri Verneuil, 90’lı yıllarda böyle bir Ermeni filmi yaptı.
Hiç duydunuz mu?
Adı ‘‘Mayrig’’di.
Bugün Henri Verneuil deyince kimsenin aklına o film gelmiyor.
Daha doğrusu, filmi kimse hatırlamıyor bile.
Verneuil deyince insanın aklına gelen birçok film var.
KİMSE HATIRLAMIYOR
Ama onun, ‘‘hayatının filmi’’ saydığı, kendi ailesini anlattığı bu filmi kimse hatırlamıyor.
Acaba niye?
Çok basit.
Çünkü kötü bir filmdi.
Taraflıydı. İnsafsızdı.
Her tarafından kötü bir propaganda dökülüyordu.
Spielberg, Yahudi soykırımını anlattı.
Ama filmin merkezinde Schindler isimli iyi bir Alman vardı.
Yani filmde bütün Almanlar kasap, bütün Yahudiler ise melek değildi.
Ben o filmi bile sinemanın büyükleri arasında hatırlamıyorum.
Spielberg deyince aklıma Indiana Jones’lar ve ET geliyor.
TÜRKLER KASAP MI
Benim için yakın tarihe ait bir dekor içinde yapılmış en büyük film ‘‘Doktor Jivago’’ydu.
Sebebi de çok basit.
Çünkü bu, dürüst ve tarafsız bir filmdi.
Bolşeviklerin de iyisi ve kötüsü, Çar yanlılarının da iyisi ve kötüsü, Troçkistlerin ve Beyaz Rusların da iyileri ve kötüleri vardı.
Ama en önemlisi, filmin merkezine ‘‘kin’’ ve ‘‘nefreti’’ değil, tertemiz bir aşk hikáyesini oturtmuştu.
Merak ediyorum.
Acaba Egoyan’ın filmindeki bütün Türklerin hepsi kötü birer katil midir?
Ermenilerin hiç kötüsü yok mudur? Ne bileyim, kocaları Çanakkale’de veya Ortadoğu çöllerinde savaşan Türk askerlerinin köylerine saldırıp, kadınları, çocukları, yaşlıları kesen hiçbir Ermeni çeteci yok mudur?
Ben Fransa’da öğrenciyken Agasyan Efendi isimli bir Ermeni’nin evini kiralamıştım.
Agasyan Efendi, müthiş bir Anadolu insanıydı. Babası İznik’te doktormuş. Olaylar sırasında jandarma onu karakola alıp kapatmış.
Ama Agasyan Efendi’nin babasının tedavi ettiği, iyilik yaptığı Türkler karakolu basıp onu kurtarmışlar.
Ne var ki içerde gördüğü işkenceden dolayı birkaç gün sonra ölmüş.
Babasının ölümüne rağmen Agasyan Efendi, Türklere karşı hiçbir düşmanlık duygusu taşımıyordu. Tam aksine, babasını jandarma karakolundan kurtaran Türkleri hatırlıyordu.
AĞRI’DA GALA
İşte ben o yüzden Türkiye’nin yakın tarihine Pasternak’ın ‘‘Doktor Jivago’’su gibi bakabilecek bir film bekliyorum.
Ve diyorum ki, böyle bir filmin galasını çok rahatlıkla Ağrı’da yapabiliriz.
Ve o gün orada, geçmişle hesabımızı kapatıp, hep birlikte ileriye doğru bakabiliriz.
Yorumlar kapatıldı.