İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Haluk Şahin: `Ararat´ filmine ne yapmalı? (Radikal)

‘Geceyarısı Ekspresi’ filminden edinilen deneyim gösteriyor ki, bu soruya verilecek en iyi yanıt, ‘Hiçbir şey!’ olacaktır. “Ararat filmine hiçbir şey yapmayalım, ama başka birçok şey yapalım!”
Ermeni kökenli genç ve yetenekli yönetmen Atom Egoyan’ın çekimini tamamladığı Ararat filminin, ‘soykırım’ iddiasına dayanarak tarihi çarpıtmasından ve Türklere hakaretler yağdırmasından endişe ediliyor. Özellikle milliyetçi çevrelerden feryatlar yükseliyor: “Durdurun bu filmi!”
Amerika’da bir film nasıl durdurulur? Ya da, diğer demokratik ülkelerde?

Geçen akşam TV 8’de ‘Derin Haber’ programında
Amerikan-Türk Dernekleri Federasyonu Başkanı Egemen Bağış’ın anlattığı gibi, Amerika’daki Türkler o rezil ‘Geceyarısı Ekspresi’ne karşı böyle bir dava açtılar, ancak kaybettiler. Yargıç, ifade özgürlüğüne büyük önem verilen Amerika’da bu türden filmlerin ancak Amerika’daki Türk kökenlilere karşı fiziksel saldırılara yol açması halinde engellenebileceğini söylemiş.

Hollywood’un da bulunduğu Kaliforniya eyaletinde iki yıl önce geçen bir yasa,
ırksal nefret çığırtkanlığı yapılmasını yasaklıyor. Ancak Amerikan yasal sisteminde böyle bir şeyi kanıtlamak çok zor ve pahalı. Türkiye açısından daha bile kötüsü, davayı kaybetmenin getirdiği rizikolar. Taraflı bir yargıç kararına ‘bu film tarihi bir olgu olan soykırımı anlattığından’ türünden bir cümle koyacak olsa, Ermeni lobisi derhal Türkiye’ye karşı tazminat davası açmak için mahkemeye koşacaktır. Çünkü Amerikan hukuk sisteminde mahkeme kararları kanun yerine geçebilmektedir. Bir mahkemenin ‘soykırım’ iddiasından bir olgu gibi söz etmesi ciddi sonuçlar doğurabilir.

Öyleyse?

Öyleyse yapılacak şey, oyuna gelmemek,
filmin, gerekiyorsa, yanıtını başka düzlemlerde vermek olmalıdır.
‘Derin Haber’de Alinur Velidedeoğlu’nun da vurguladığı gibi, Ararat filmini yapanlar
Türkiye’nin ve Türklerin telaş içinde sağa sola koşuşturarak dikkatleri filme çekmesini bekliyorlar. Başka bir deyişle, filmin reklamının bizzat Türkler tarafından yapılacağını umuyorlar. Bir reklam taktiği olarak, film öncesinde kışkırtıcı şeyler yapmaları bile beklenebilir.

Bu oyunlara gelmemek gerek. ‘Durdurun bu filmi!’ feryatları, filmin yasaklanarak durdurulması çok zor olduğuna göre, Türkiye’nin düşmanlarının ekmeğine yağ sürer.
Bu film soğukkanlı bir sessizlikle beklenir ve hatta Türkiye’de gösterileceği ilan edilirse bu oyun bozulmuş olur. O zaman filmi yapanlar, tarihin Amerikalıların umurunda bile olmayan bir kesitinde geçen bu karmaşık ve karanlık filmi nasıl seyrettireceğiz diye kara kara düşünmeye başlarlar.

Filme başka düzlemlerde verilecek yanıtlara gelince: Kimse “Biz de belgeseller yaparak tarihsel gerçekleri gösteririz” filan diyerek kendisini kandırmasın. Belgeseller yapılsın ama onlardan bir Hollywood filminin etkisi beklenmesin.

Hollywood filminin ilacı bir başka Hollywood filmidir. Onlar kadar akıcı, sürükleyici, kurnaz ve renkli filmler… Örneğin, yönetmenliğini Bruce Beresford’un yapacağı ‘Atatürk’ filmi…
Ararat filmi bir fırsat olarak da değerlendirilebilir. Bu film dolayısıyla gündeme gelen konular yabancı medyalarda,
‘İşin bir de bu tarafı var,’ diyerek işlenebilir. Gazetelerde, dergilerde, televizyon kanallarında, radyolarda…
İnsanlara, “Bir de şu filmi seyredin” ya da “Şu kitabı okuyun,” denir.

Pek, öyle filmlerimiz ve kitaplarımız var mı? O da ayrı mesele. Hatta asıl mesele!

Yorumlar kapatıldı.