İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sabah: Hüsnü Albayım kurtardı

Varlık Vergisi’nin canlı tanığı Agop Ayvaz: Bugün hâlâ rahmetle andığım Albay Hüsnü Cemal Aydıner bana tam 500 lira verdi. Ben de böylece Aşkale sürgününden kurtuldum
Salkım Hanımın Taneleri filminin TRT’de gösterilmesiyle Türkiye gündemine yerleşen Varlık Vergisi’nin canlı tanıkları SABAH’a konuştu… Onlardan biri 90 yaşındaki Agop Ayvaz… 50 yıl ara vermeden ‘Kulis’ adında bir sanat dergisini çıkarmayı başarmış, tiyatronun duayenlerinden Necdet Mahfi Ayral’la tatlı tatlı ‘hangimiz tiyatroda daha tecrübeliyiz’ tartışmasına girecek kadar da eski bir tiyatrocu. Ayvaz, “Albayım Hüsnü Cemal Aydıner sayesinde Aşkale’ye gitmekten kurtuldum. Onu rahmetle anarım” diyor.

Agop Gazetesi yazarlarından Yervant Gobelyan ile Sarkis Seropyan ise o yılları “Varlık Vergisi hayatımızda müsvedde gibi kaldı” diye anıyor…

Türk subayı zarfın içinde para verdi

Doğma büyüme İstanbullu olan Agop Ayvaz, önce tebessüm ediyor ve geçmişe yolculuğa çıkıyor: “O tarihte Sultanhamam’da kumaş mağazasında tezgahtarlık yapıyordum. Varlık Vergisi çıktığı zaman, mağazada 3 patron vardı. Üçü de Müslüman’dı. Benden ve Rum muhasebeciden 500’er lira vergi istediler. Maaşım 75 liraydı, 2 çocuğum vardı. Aşkale’ye gitmekten korkmuyordum. Çünkü gençtim, çalışırdım. Ama çoluk çocuk ne yiyeceklerdi? Bu sorular beynimi kemiriyordu. 1935’te Afyon’da askerliğimi yaptığım, bugüne dek rahmetle andığım Hüsnü Cemal Aydıner isminde albayım vardı. Oğlum dünyaya geldiği zaman bize gelmişlerdi. Hanımdan öğrenmiş albayım içinde bulunduğum durumu. Eşime, ‘Agop’a söyle Çakmakçılar’daki falanca dükkana gelsin’ demiş. Gittim. Bana bir zarf uzattı. 500 lira vardı zarfın içinde. ‘Alamam albayım’ dedim. Israr etti. Zarfı aldım. Albayın verdiği parayı hemen Maliye şubesine götürdüm. 500 lirayı uzattım; memur bana, ’10 lira daha ödeyeceksiniz’ dedi. Neden? dediğimde de ‘1 gün geç getirdiniz’ dedi. Yanımda para vardı, onu da ödedim. Ama 15 gün geçmeden 500 lira gibi paralara af geldi. Ödeyenler ödedikleriyle kaldı. Borcumu ise, eşimin bileziklerini satıp ödedim.

Bir ev sahibi olamadık

Varlık Vergisi’nin canlı tanıklarından biri de Agos Gazetesi yazarlarından Yervant Gobelyan. Gobelyan, o yıllarda askerde olduğunu söylüyor: “Babam Artin, fabrikada marangoz olarak çalışıyordu. Fabrikanın sahibi Alman Yahudisi’ydi. Babama, ‘Kıt kanaat geçindiği biliyorum. Sana ev alıp alacağım’ demişti. Hepimiz bayram ettik. Ama Varlık Vergisi çıkınca, babama 500 lira borç çıkardılar. Babamın patronu da ev parasıyla o vergi borcunu ödemişti. Bilmiyorum ama o gün bugündür bir ev sahibi olamadık. Varlık Vergisi hayatımızda müsvedde gibi kaldı.”

Muhasebeci rahatlattı

Varlık Vergisi uygulanmaya başlandığında henüz 7 yaşında küçük bir çocuk olan Sarkis Seropyan, Varlık Vergisi’ni şöyle anlatıyor: “Dedem Arakel, yazmacı dükkanında çalışan, aldığı aylıkla geçinen bir adamdı. Varlık Vergisi’nden dolayı kendisine 500 lira konduğunu öğrendiğinde hastalanmıştı. Polis gelip onu götürecek diye çok korkardı. Dedemi seven Fincancılar’daki tüccarlar, hastalandığını öğrendiğinde eve muhasebeci göndermişlerdi. Dedeme, ‘Korkma. Paranı biz ödeyeceğiz’ demişti muhasebeci. Dedemin çok sevindiğini hatırlıyorum.”

Yorumlar kapatıldı.