İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

PATRIK HAZRETLERI `ISTANBUL KULTURUNUN YAŞATILMASI GEREK´ DEDI

23 Ekim Sali sabahi makamini ziyaret eden bir grup cemaat yoneticisiyle Kültür Haftasi’ni degerlendiren Patrik Mesrob II Hazretleri, derneklerin kulturel alanda daha faal olmalari, yaz tatilinden donuste derneklerin “Altin Sonbahar” ya da “Kultur ayi” olarak tabir edilen Ekim ayinin ilk gunlerinden itibaren yeni sezonu acmalari gerektigini soyledi.

Patrik hazretleri, okul ogrencilerinin katildigi yarismalarin cok iyi duzenlendigini, mudur ve ogretmenleri, ozellikle juri uyelerini ozverili calismalari nedeniyle gonulden kutladigini, “Haybar 1700 genclik soleni ile 22 Ekim Pazartesi aksami Bezciyan salonundaki Konser ve Odullendirme gecesi daha iyi tertiplenebilirdi” seklinde konustu. “Konsere katilan korolari ve yoneticilerini yurekten kutluyorum; cok iyiydiler. Ancak her yıl tekrarladığım bir noktayı bir kez daha kültür atölyelerimiz olarak gördüğüm tüm korolarımızın ve derneklerimizin dikkatine sunmak isterim.

“İstanbul gerek Ermeni Kilisesi’nin gerekse Ermeni edebiyatının tarihinde büyk rol oynamış olan tarihi bir şehirdir. Unutmamak gerekir ki, Ermeni yazısının mucidi Aziz Mesrob Maştots bizzat İstanbul’a gelmiş ve bir süre kalmıştır. Onun öğrencileri İstanbul’da uzun süre ikamet eden ilk Ermeni
aydınları olmuştur. Bugün halen dünyadaki tüm Ermeni kiliselerinde okunan Klasik Ermenice Kutsal Kitap, İstanbul’dan götürülen Grekçe kodeksi üzerinden Ermenice’ye çevirilmiştir. Bu olaylardan 1400 yıl kadar sonra, İstanbul, bu sefer Ermeni edebiyatındaki Rönesans ya da Uyanış (Zartonk) diye tabir edilen dönemin merkezi olmuştur. Bu şehir Batı Ermeni edebiyatının ve lehçesinin, Ermeni tiyatrosunun ve basınının merkezi konumunda olmuştur. İstanbul, Diaspora’da halen en önemli kültür merkezlerinden biridir.

“Hal böyleyken, Kültür haftası etkinliklerinde İstanbul Ermeni kültürüne, yerel şairlerimizin yazdıkları şiirler dışında, pek yer verilmemesi şaşırtıcıdır. Okullarımız, İstanbul Ermeni okulları; derneklerimiz, İstanbul Ermeni dernekleri; korolarımız ise İstanbul Ermeni korolarıdır. Müsamerelerde yer verilen eserlerin ezici çoğunluğunun Doğu Ermenicesi olması düşündürücüdür,” diyen Patrik Hazretleri sözlerine şöyle devam etti: “Tabii ki Ermenistan ve Diaspora’da yaşayan Ermeniler soydaşlarımız ve dindaşlarımızdır; tabii ki nerede olurlarsa olsunlar soydaşlarımızla
kültürel, sosyal, dinsel ve ekonomik alanlarda ilişki ve alışverişte
bulunacağız. Sonuçta Ermeni Kültürü tektir, ancak bu meyanda Batı Ermeni lehçesi, edebiyatı ve İstanbul kültürünü unutmak özellikle biz İstanbul Ermenileri için büyük bir unutkanlık veya umursamazlık ve sonuçta büyük bir kayıp olur. Bu alanda özellikle Kınar topluluğunu kutluyorum. Bazen eleştiri alsalar da, doğrusunu yapıyor, ve İstanbul Ermeni cemaatinin çeşitli müzik türlerinden oldukça başarılı derlemeler sunuyorlar.”

Yeşilköylü bir cemaat mensubunun Pazartesi akşamki Konser ve Ödül dağıtma gecesi hakkındaki eleştirisine katılan Mesrob II, “Çeşitli nedenlerle, cemaatimiz gençleri bir kimlik ikilemi yaşıyor. Bu konuda kendilerine yardımcı olmanin yanisira, bu ikilemden olası bir tansiyon doğmamasına da önemle dikkat edilmelidir. Her Türkiye Ermenisi’nin kimliğinde değişmeyen üç öğe
vardır: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır, Ermeni kökenlidir ve dini
Hristiyan’dır. Aile-okul-kilise üçgeni her cemaat üyesinin bu kimlikle
yetişmesine yardımcı olacaktır. Bu ülkeyi benimsiyorsak, burada yaşamayı sürdüreceksek, soframıza günlük ekmeğimizi kazanmak için bu ülkede çalışacaksak, kimliğimizin bu üç öğelerinden hiçbirini yitirmeden samimiyetle yaşamalıyız. Türkiye’nin kendisi sorunlu bir ülkedir. Azınlıktaki Ermeni Hristiyanlar’dan belki birkaç kişi adi suçlardan hüküm giymiş olabilir; ancak işte düşünce suçundan birçok Türk bugün cezaevindedir. Ülke bir değişim sürecindedir. Bir kesim Avrupa’ya uyum sağlamak için uğraş verirken, bir kesim de buna karşı çıkmaktadır. Yani ülkenin kendisi bir kimlik bunalımı içersindedir ve bu mücadele bir süre daha böyle devam edecektir. Başka bir ifadeyle, azınlık cemaati olarak bazı
sorunlarımız yok değildir. Ancak bu sorunlar, ülke sorunlarının bir
kesitidir. Bizler de bu ülkenin vatandaşlarıyız. Ve samimi vatandaşları olmalıyız. Bu samimiyet olmazsa hiçbir sorunun çözülmesi de mümkün değildir. Bu sorunlar var diye küskünlük ve alınganlık göstermek yerine, ülkenin tüm insanlarıyla diyalog ve barış içerisinde olmalıyız. Dünyada olduğu kadar, ülkemizin de ihtiyacı bugün budur. Sevgi, hoşgörü ve samimiyet anahtar
kelimelerdir.”

Bazı kültürel etkinliklerde bu kimlik konusuna daha dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Patrik Hazretleri, bu konuda çok rahat ve çok samimi olunmasını istedi. Mesrob II “Amerika’daki kiliselerde bile A.B.D. bayrağı asılır; Fransa’da her Ermeni etkinliğinde Fransa övülmeden geçilmez; Lübnan’da her Ermeni etkinliğinde ‘Ermeniler’i bağrına basan vatan Lübnan’ diye tezahürat yapılır. Şöyle ki, üç saatlik bir programda baştan sona kadar
‘İstanbul’ veya ‘Türkiye’ kelimelerinin bir kere bile geçmemesi kimlikte yaşanan bir tansiyonun, bir bunalımın göstergesi değil midir? Örneğin Ermenistan’da, Erivan’da diyelim, doksan kişilik bir Yezidi Kürt azınlığı kültür etkinliğinde ‘Ermeni’ veya ‘Ermenistan’ kelimelerinin tekrarlanmaması veya devamlı o azınlığın Ermenistan halkının ayrılmaz bir bölümü olduğunun vurgulanmaması olası mıdır? Olası değildir. Böyle olması da doğaldır. Burada yaşayan her Ermeni de rahatça, samimiyetle, huzur içinde, ‘ben Türkiyeli’yim, ben Türkiye Ermenisi’yim, ben Türkiye’de yaşayan Hristiyan bir Ermeni’yim’ diyebilmelidir” dedi.

Patrik Hazretleri bu görüşlerinden bir kısmını, Salı akşamı Karagözyan derneğindeki eğitim sorunlarıyla ilgili toplantıda da dile getirdi.

Yorumlar kapatıldı.