İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hürriyet: Hadi Uluengin : ´Dilaçar, çağ açar´

‘TC Maarif Vekaleti’nin ‘Devlet Matbaası, İstanbul 1933’ baskılı ‘Birinci Türk Dil Kurultayı – Tezler ve Müzakere Zabıtları’ kitabını açarsanız, 96’yla 97’ci sayfalar arasında Agop Martayan Bey’in kuşe kağıt portresini görürsünüz.

Bu şahsiyetin ‘Kurultay’ın ilk günü kürsüden ifade ettiği ve ‘Türk, Sümer ve Hint Avrupa Dilleri Arasındaki Rabıtalar’ başlığını taşıyan geniş tez ise 94. sayfadan 105. sayfaya kadar uzanan bölümü kapsar.

Martayan Bey modern Türk dilbilimcileri arasında başı çeker. Benim tümden reddettiğim ama o dönem için anlayışla karşıladığım ‘Güneş Dil Teorisi’nin ana mimarlarından birisidir. Zaten ‘Türk Dil Kurumu’nun kurucularından olmuştur.

Soyadı kanunu çıktığında ise bizzat Mustafa Kemal’in özel insiyatif ve talimatıyla ‘Martayan’ ismini ‘Dilaçar’a dönüştürmüştür.

Anladınız, sevgili arkadaşım Toni’nin de büyükbabası olan Agop Dilaçar Ermeni kökenlidir ve kendisi aynı ‘Kurultay’a delege sıfatıyla katılan Bedros, Hrant, Gurdikyan, Kevork ve Mihran beylerle yine aynı etnisiteyi paylaşmanın ötesinde, çağdaş Türkçenin rotasına yön vermiş çok önemli bir bilgindir.

Peki, sonra ne oldu biliyor musunuz ?

* * *

ŞU oldu ki, insanlar fani, yetmişli yıllar nihayetinde Dilaçar vefat etti.

Ermeni mermeni ama Cumhuriyet kültürüne böylesine hayati damga vurmuş bir şahsiyetin ölümünü ‘TRT’ ister istemez duyurmak zorunda…

Ortada Atatürk’ün mirası ve ‘TDK’ gibi ideoloji payandası bir kurum var.

Fakat, aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık, Agop ismi söylendiği takdirde etnik kimlik anlaşılacak. Mutlaka bir gizleme formülü bulmak lazım…

Dolayısıyla, ‘otorite’ spikerlerin ağzına derhal zehir zıkkım biber sürdü ve radyo ve televizyonda şimdi varsa ‘A.’ Dilaçar, yoksa ‘A.’ Dilaçar…

Haberler aşağı yukarı şöyle veriliyor: ‘vefat eden büyük Türk bilimci A. Dilaçar için bugün Ankara’daki Türk Dili Kurumu merkezinde yapılan törende…’

Bana inanmayan arşivdeki bant ve videolara bakabilir !

* * *

BU ne herzedir, bu ne rezilliktir ve bilhassa, bu ne ırkçılıktır !

‘Otorite’, sen nasıl olur da Dilaçar’ın öz be öz Agop adını silersin ?

Hangi hak ve selahiyetine dayanarak, henüz 1915 tragedyasının yaraları çok tazeyken bile Mustafa Kemal’in ‘Dil Kurultay’ında ‘Martayan’ ismiyle en baş köşeye oturtmaktan çekinmediği ve de üstelik ‘Dilaçar’ soyadını bizzat kendisinin verdiği bir şahsiyetin Ermeniliğini sansürlemeye çalışırsın ?

Bari, George Orwell’in ‘Büyük Birader’i gibi ‘Devlet Matbaası 1933’ baskılı kitabı da kütüphanelerde bul ve 94’le 105. sayfalar arasındaki bölümü yok et !

Hem Agop Martayan’ın fotoğrafından, hem de ‘Türk, Sümer ve Hint Avrupa Dilleri Arasındaki Rabıtalar’ tezinden kurtularak tarihi tekrar yazarsın.

Ve oldu olacak, alaturka programların ‘Hüseyni Taksim’ini Udi Hrant yerine ‘Udi H.’; ‘Bahriye Çiftetellisi’ni Kemani Nubar yerine ‘Kemani N.’; ‘Suzinak Saz Semai’ni Kemani Tatyos yerine ‘Kemani T.’ diye takdim et de, sen sağ ben selamet, ortak musikimizdeki dev Ermeni üstadları da ‘Türkleştiriver’ (!)…

‘A.’ Dilaçar’mış, elinin körü !

* * *

AGOP Dilaçar’a reva görülen bu ırkçılığı ve haksızlığı dünkü ‘Hürriyet’in manşetinde yer alan ve büyük sevinçle okuduğum, Cenevre’de üç aydır toplanan yarı resmi Türk – Ermeni diyalog komitesi haberinden dolayı hatırladım.

Ve, şimdi daha da çok inanıyorum ki, fazla uzak olmayan bir gelecekte biz Agop Bey’in değil ismini gizlemeye çalışmak, onu iftiharla haykıracağız.

Ermenistan ve diasporadaki Ermeniler de aynı şeyi Türkler için yapacak…

Merhum Dilaçar’ın sembolik şahsiyetinde, iki kardeş halk beraber, eski dostlukların yeni çağını açacağız.

Yorumlar kapatıldı.