İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ertuğrul Özkök: Sivil diplomasi harekete geçiyor – Hürriyet

Ertuğrul Özkök yazısında İTO’nun düzenlediği toplantıyı değerlendirmiş. Yazısı şöyle…

DÜN, İstanbul Ticaret Odası’nın Sirkeci’deki yeni binasında, Türk dış politika tarihi açısından önemli bir toplantı vardı.

Ayrıntılarına girmeden önce, bu toplantının neden bu kadar önemli olduğunu anlatacağım. Bu toplantı, Türkiye’de ‘‘sivil diplomasinin’’ başlama vuruşu olarak nitelenebilir.

EYLEM PLANI

Toplantının düzenleyicisi İstanbul Ticaret Odası’ydı. İTO ayrıca İstanbul Sanayi Odası, İstanbul Deniz Ticaret Odası ve İstanbul Ticaret Borsası’na da çağrı yaparak toplantıya davet etmişti.

Toplantının amacı da şuydu:

Türkiye’ye karşı giderek yaygınlaşan sözde Ermeni soykırımı tasarılarına karşı sivil bir strateji belirlemek.

Dört oda başkanı, üniversite ve basın dünyasının bu konuyla ilgilenen bazı temsilcilerini ve şu an aktif görevde olmayan bazı eski büyükelçileri de toplantıya davet etti.

Herkes sırayla kürsüye gelip önerilerini anlattı. Sonunda ortaya ilginç bir ‘‘eylem planı’’ çıktı.

Sözde Ermeni soykırımı tasarısına karşı politikaları, şimdiye kadar sadece resmi planda Dışişleri Bakanlığı belirliyordu.

İlk defa, yarı resmi ve sivil kuruluşlar, örgütlü bir biçimde bu olaya el atıyorlar. Yıllardır, dış politikanın tek yapıcısı ve uygulayıcısının Dışişleri Bakanlığı olmasının olumsuz yanlarına dikkati çektim.

‘‘Diplomat diplomasisinin’’ yanında bir ‘‘halk ve sivil toplum diplomasisinin’’ oluşması gerektiğini söyledim.

NEBRASKA DİPLOMASİSİ

Dün katıldığım bu toplantıyı işte bu açıdan çok önemli buluyorum. Bu toplantıda yaptığım önerilere geçmeden önce, yıllar önce ABD’de yaşadığım bir olayı aktarmak istiyorum.

1987 yılında ABD Dışişleri Bakanlığı, Avrupa’nın 12 ülkesinden, gelecek vaat eden gazetecileri davet etti. Aramızda El Pais, Le Monde, Frankfurter Allgemania gibi gazetelerden insanlar vardı.

Programda Nebraska Eyaleti’nin Lincoln Şehri de vardı. Orada, Tahıl Üreticileri Birliği, Soya Üreticileri Birliği ve Büyükbaş Hayvan Yetiştiricileri Birliği’nin dış politika konularındaki yetkilileriyle bir toplantı yaptık.

O sıralarda benim aynı zamanda Moskova Temsilcisi olduğumu öğrenince, hemen ‘‘Bu yıl Moskova’da buğday üretimi nasıl’’ diye sordular.

Dış politikayla ilgileri, ürettikleri ürünlerin dış pazarlardaki rekabet koşullarıyla ilgiliydi. O gün orada, sivil diplomasinin ne kadar gerçekçi ve sağlam bir temele dayandığını anladım.

Dün İTO’daki toplantıya katılan odaların hepsi, işte böyle somut bir hayat gerçekliği içinde yaşıyorlar. Sözde Ermeni soykırımı tasarısı onları sadece, Türkiye’ye atılan bir iftiradan dolayı ilgilendirmiyor.

Aynı zamanda ekonominin gerçekliği açısından da etkiliyor. Toplantıda Taha Akyol ve Mehmet Ali Birand çok gerçekçi öneriler yaptılar.

BENİM ÖNERİLERİM

Her ikisi de olaya sığ bir milliyetçilik, dar bir şovenizm merceğinden değil, büyük Osmanlı mirasının bizde yaratmış olması gereken büyüklük ve kendine güven optiğinden baktılar.

Ben kendi payıma şu önerileri yaptım:

Türkiye’nin ekonomik gücü olan kuruluşları, 100’e yakın Ermenistan vatandaşını Türkiye’ye davet eder. Burada toplumun çeşitli kesimleriyle görüştürür.

Aynı şekilde aralarında Türkiye’nin Ermeni yurttaşlarının da bulunduğu 100 kişilik bir Türkiye heyetinin Ermenistan’ı ziyaret etmesi sağlanır.

Türkiye, Çanakkale’de savaştığı İnglizler’le, Anzaklar’la, Avusturalyalılar’la, bu savaşı dostluk sembolü haline çevirmeyi başardı. Şehitlerin mezarları yan yana inşa edildi. Sonunda ortaya, büyük bir ‘‘kahramanca mücadele’’ fotoğrafı çıktı.

MEVLİT VE AYİN

Şimdi Ermeniler’le de aynı duygu yaratılabilir. Yan yana iki anıt dikilebilir. Birinin üzerine, ‘‘1914-15 trajik olaylarında hayatını kaybeden Ermeniler’in anısına’’, ötekinin üzerine ise ‘‘1914-15 trajik olaylarında hayatını kaybeden Türkler’in ve Kürtler’in anısına’’ yazılır.

Belirlenecek bir tarihte Sultanahmet Camii’nde ve Türkiye’deki en önemli Ermeni kilisesinde bu olaylarda hayatını kaybedenler için mevlit okutulur, ayin düzenlenir.

Bu olaylar asla bir soykırım değildir. Bir toplumun tarihinde karşılıklı olarak yaşanan bir dramın acı bilançosudur.

Bu bilançoyu da kendimize haksızlık etmeden ortaya koyabiliriz.

Yorumlar kapatıldı.