İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İlter Türkmen: Kafkasya-AB-Türkiye üçgeni – Hürriyet

GEÇEN hafta sonunda Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı’nın (TESEV) düzenlediği ‘‘Kafkasya’da istikrar arayışı’’ temalı konferans, Kafkasya’nın çeşitli sorunlarının irdelenmesini sağladığı gibi, Avrupa Birliği’nin bu bölgeye ilişkin politikalarının aydınlanmasına da hizmet etti. Türk katılımcıların yanı sıra Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Rusya, İran, Ukrayna, Almanya, Fransa, İngiltere, ABD ve AB’den resmi temsilciler ve sivil toplum temsilcileri birlikte bölgede istikrar ve işbirliğine yönelik yeni atılımlara zemin hazırlayabilecek değerlendirmeler yapmak fırsatını buldular. Genel Direktörü Büyükelçi Özdem Sanberk’in dinamik ve yaratıcı yönetiminde TESEV politika üretimine ciddi katkıda bulunabilecek bir ‘‘düşünce merkezi’’ olma niteliğini süratle kazanıyor. Türkiye’nin böyle bir kuruluşa büyük ihtiyacı vardı.

Konferansta dikkati çeken bir nokta, diğer toplantılarda yaptıklarının aksine, Ermeni temsilcilerin malum iddialarını bu sefer tekrarlamamaları oldu. Bu yaklaşım Türkiye’nin Ermenistan’a karşı değişik bir siyasete meyletmekte olduğu mesajı ile aynı zamana rastladı. Nitekim, açış konuşmasını yapan Dışişleri Bakanı İsmail Cem, taraflar arzu ettikleri takdirde Türkiye’nin Azerbaycan ve Ermenistan’ın da katılacağı bir üçlü toplantının inisiyatifini alabileceğini belirtti. Cem’in sözleri ilk başta şaşırtıcı idi. Çünkü Aliyev ve Koçaryan büyük bir gizlilik içinde şimdiye kadar 14 kere toplanmışlardı. ABD ve Fransa bu müzakereleri yakından izliyor ve bunları yönlendirmeye çalışıyorlardı ve nihayet Ermenistan’ın Türkiye’yi tarafsız bir arabulucu veya ‘‘kolaylaştırıcı’’ olarak algılaması pek düşünülemezdi. Bu nedenle Dışişleri Bakanı’nın ortaya attığı fikri daha çok Ermenistan’a karşı bir açılım politikasının dolaylı bir işareti gibi görmek daha doğru olur. Dışişleri Bakanlığı’nda bu konuda aylardan beri bir zihin idmanı yapıldığı izlenimi zaten alınıyordu.

Dikkati çeken bir başka gelişme, Türkiye, İran ve Rusya arasındaki ilişkilerdeki yumuşama havası oldu. Dışişleri Bakanı’nın son İran ziyaretinin oldukça tatmin edici geçtiği görülüyor. Rusya ile inşası süratlenmekte olan tartışmalı ‘‘Mavi Akım’’ projesi yaklaştırıcı bir unsur. Yakında yüksek düzeyde temaslar gerçekleştirilecek.

Konferansta AB’nin Kafkasya’ya çok önem verdiği de özellikle vurgulandı. AB bölgeye en büyük yardımı yapıyor. Gürcistan’ı takiben Ermenistan ve Azerbaycan’ın da Avrupa Konseyi’ne alınmasını kolaylaştırdı. Balkanlar’da olduğu gibi ileride onlara da AB’ye üyelik perspektifini açmaya yanaşmıyor, fakat çok ileri bir işbirliğini amaçlıyor. Türkiye AB üyesi olunca Kafkasya ile hemhudut olacağının hesabını yapıyor. Enerji alanında da Kafkasya’da stratejik çıkarları var. Avrupa için burada önemli olan petrolden ziyade, gaz. Gaz ihtiyacının büyük kısmını halen Rusya’dan temin ediyorsa da önümüzdeki yıllarda bu kaynak artık yeterli olmayacak. Türkiye üzerinden geçecek bir boru hattı ile Kafkasya ve Ortadoğu’dan gaz ihtiyaçlarını karşılamayı öngörüyor. Bundan çıkan sonuç şu: Türkiye’ye jeopolitik önem atfeden sadece ABD değil, aynı zamanda AB. Ancak işe bu açıdan bakılınca, Hazer geçişli Türkmen gazı projesinin askıya alınmasının ne derece isabetli olduğu sorusu akla takılıyor! Bir vizyon hatası mı var, yoksa ‘‘Mavi Akım’’ her nedense daha mı tılsımlı… Belli değil.

Bir musibet bin nasihatten iyidir. Fransa’nın ‘‘Ermeni soykırımı’’ hakkında kabul ettiği karar, dış politikamızın yeni bir değerlendirilmesine ve daha gerçekçi hedeflere yönelmesine galiba vesile oluşturuyor. Yine de önceliklere ve sorunlar arasındaki etkileşimlere daha fazla dikkat etmek, politik yaklaşımların uzun süreli genel bir stratejik amaç ile her zaman tutarlı olmasına itina göstermek gerekiyor.

Yorumlar kapatıldı.