İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Cumhuriyet: Ermenilerin yeni umudu İsviçre

Diaspora boş durmuyor altbaşlığı ile verilen haberde, İsviçre Parlementosu’nun gündemine Mart ayında ”Ermeni soykırımını tanıyan yasanın çıkarılmasına” ilişkin görüşmeler getirilecek.

Yunan asıllı milletvekili Josef Zsyadis tarafından verilen ”Ermeni soykırımını tanıyan yasanın çıkarılmasına” ilişkin görüşme başvurusu, mart ayında İsviçre Ulusal Meclisi’nde ele alınacak. Ermeni soykırımı, iki ayrı meclisten oluşan İsviçre Parlamentosu’nun halkı temsil eden 200 üyeli Ulusal Meclisi’nde mart ayı oturumları sırasında tartışılacak. Eğer bu alt meclis, bu konuda bir yasa çıkarılması yönünde karar alırsa, 248 üyeli İsviçre Parlamentosu gerekli yasayı çıkarmak için hazırlıklara başlayacak.

Fransız Parlamentosu’nun, sözde Ermeni soykırımının tanınmasını yasalaştırmasının ardından, İsviçre Parlamentosu da benzer bir yasanın çıkarılmasını görüşmeye hazırlanıyor. Yunan asıllı solcu milletvekili Josef Zsyadis tarafından verilen ve dört milletvekilinin imzasını taşıyan ”Ermeni soykırımını tanıyan yasanın çıkarılmasına” ilişkin görüşme başvurusu, mart ayında Ulusal Meclis’te ele alınarak söz konusu yasanın hazırlanıp hazırlanmamasına karar verilecek. İsviçre hükümeti, ilk başvurularını hükümete yapan Zsyadis ve arkadaşlarının talebini reddederek resmi tavrını ortaya koyarken milletvekilleri aynı taleplerini aralık ayında Ulusal Meclis’e ileterek mart ayındaki görüşme gündemine alınmasını sağladılar.

Vaud Kantonu Çalışma Partisi üyesi olan Zsyadis ve arkadaşları, prosedür gereği ilk başvurularını 6 Haziran 2000 tarihinde hükümete yaptılar. Başvuruyu 30 Ağustos’ta yanıtlayan hükümet, ”bu konunun olsa olsa uluslararası bir platformda tartışılabileceğini belirterek” İsviçre Parlamentosu’nun bu tartışmaya uygun bir ortam olmadığını bildirdi. Hükümet resmi yanıtında özetle şu görüşlere yer verdi: ”Ermeni halkının geçmişindeki trajik olaylardan üzüntü duyduğumuzu, 1995 ve 1998’deki girişimlerde de bildirmiştik. Hükümet, 1894 ile 1922 yılları arasındaki ayaklanmalar ve savaşlar sırasında ve özellikle 1915 yılında gerçekleşen esef verici zorunlu göçler ile toplu kıyımları kınarken bu olayların Osmanlı devletinin yıkılışına rastladığını hatırlatır. Bu hadiseler olağanüstü büyük sayıda Ermeninin (çeşitli kaynaklara göre 800 bin ile 1.5 milyon insanın) ölümüne yol açmıştır. Hükümet, milletler topluluğu sahnesinde rol alan pek çok aktörün bu olaylara dair fikir belirttiğinin farkındadır. Ancak bizim görüşümüze göre, bu gibi tartışmalar uluslararası bir ceza mahkemesinin önüne getirilmelidir. İsviçre de böyle bir mahkemenin kurulması için gerekli girişimlere katılmaktadır.”

5 milletvekilinin Ermeni soykırımının İsviçre Parlamentosu’nda tartışılması konusu iki ayrı meclisten oluşan parlamentonun halkı temsil eden 200 üyeli Ulusal Meclisi’nde mart ayı oturumları sırasında görüşülecek. Eğer bu alt meclis, bu konuda bir yasa çıkarılması yönünde karar alırsa, 248 üyeli İsviçre Parlamentosu gerekli yasayı çıkarmak için hazırlıklara başlayacak.

İlişkiler tehlikeye girdi

Bu arada, Ermeni soykırımı konusu, yeni yeni iyileşmeye başlayan Türkiye-İsviçre ilişkilerini de tehlikeye attı. Türkiye’ye en çok yatırım yapan 5. ülke konumundaki İsviçre’nin, Ilısu Barajı’nın finansmanındaki sorunlara yaklaşımı belirsizliğini korurken şimdi de Türkiye’nin hassas olduğu ”sözde Ermeni soykırımı” konusuna taraf olma ihtimali, diplomatik çevreleri endişelendirmeye başladı.

İsviçreli diplomatik kaynaklar, Ulusal Meclis gündemine alınan yasa önerisine hükümetin sıcak bakmadığını dile getirirken bunu Haziran 2000’deki ”başvuruyu reddeden tavrıyla da” ortaya koyduğuna dikkat çekiyorlar.

1993 yılında Büyükelçi Kaya Toperi ‘nin, Bern Büyükelçiliği’ne girmeye çalışan Kürt göstericilerden birisini vurduğu iddiasıyla ”istenmeyen kişi” ilan edilmesinin ardından elçilerini geri çeken iki ülke, 1995’te elçiliklerini tekrar açmasına karşın istenen diyaloğu ancak İsviçre Dışişleri Bakanı Joseph Deiss ‘in Türkiye ziyareti ve 25 Şubat’ta İsmail Cem ‘in Bern görüşmelerinin ardından iyi bir seyre gireceği izlenimi vermişti. Şu sırada da Müsteşar Kürşat Tüzmen , İsviçre-Türkiye Karma Ekonomik Konseyi toplantılarına katılmak üzere İsviçre’de bulunuyor.

1995’te benzer başvuru

İsviçre’de yaşayan Ermeni toplumu, 1995 yılında da topladığı 5 bin imza ile milletvekili Angeline Frankhauser öncülüğünde Dış İlişkiler Komisyonu’na başvurarak Ermeni soykırımının parlamentoda görüşülmesini istedi. Ancak komisyon, konuyu parlamentoya havale etmek yerine, hükümete havale etti.

Hükümet ise Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla yaptığı açıklamada, ”jenosidin unsurlarının ne kadarının gerçekleştiğinin belirsiz olduğu” gerekçesiyle konuya karışmak istemediğini bildirmiş ve konu kapanmıştı. 1998’de yine sonuçsuz bir girişim daha olmuştu.

‘Soykırım yok’ demek suç…

Doğrudan demokrasiyle yönetilen İsviçre, bir yandan halkına, istedikleri gibi bir yaşamı şekillendirmenin yollarını açık tutarken bir yandan da ”düşünce ve ifade özgürlüğüne sınırlama koymanın” çelişkisini sisteminde barındırıyor.

İsviçre Ceza Yasası’nın ”Her kim ki bir topluluğu, ırkı, milliyeti ya da dini nedeniyle insanlığa sığmayacak bir şekilde aşağılar veya ayrımcılık yaparsa veya insanlığa karşı işlenmiş soykırım veya diğer suçları inkâr eder, önemini azımsarsa ya da aksini savunursa hapis veya para cezasıyla cezalandırılır” diyen 261. maddesi bir bölümüyle iyi bir amaca hizmet ederken son bölümüyle de ”kesin tanımı yapılamayacak kavramlar üzerindeki tartışma özgürlüğüne engel oluşturuyor” .

Yorumlar kapatıldı.